20 Ocak 2014 Pazartesi

Radar Tepesinden Kayadere

Tarih:18.01.2014
Mesafe: 45 km
Yol arkadaşları: Mehmet KAZANCI, Ayşen AKGÜN,Cumali ÖZLER, Fettah UYANIK, İbrahim Sertaç KASAPLAR, Ahmet TOKGÖZ, Tuğba ACAR, Erhan ACAR



Route 2,413,532 - powered by www.bikemap.net

Günlerden Cumartesi,hava açık, yollar kuru. Orta şiddetteki rüzgarı saymazsak pedallamak için koşullar elverişli. Önceden belirlediğimiz gibi 10:00'da 116 Jandarma Kavşağında buluşuyoruz. Bir önceki hafta gerçekleştirdiğimiz Laztepe Yangın Gözetleme Kulesi turunda arka attırıcısında problem yaşanan ve attırıcı kulağı yamulan Ahmet'in bisikleti henüz tamir edilemediği için bu hafta aramıza katılamıyor. Burhan da bu hafta sonu İzmir'de olduğundan dolayı katılamıyor aramıza. Bu nedenle Ayşen ve ben tura katılacak diğer arkadaşlarla buluşmak üzere Kepez'e doğru pedallamaya başlıyoruz.  
Tansaş Kavşağında Ahmet abi, Cumali, Tuğba ve Erhan bekliyorlar bizi. Tuğba ve Erhan ilk defa katılıyorlar turumuza. Tuğba ve Erhan'a Hoşgeldiniz deyip KİPA önüne doğru ilerliyoruz, çünkü orada Sertaç ve Fettah bekliyor olacaklar bizi. Atatürk Caddesi üzerinden KİPA'ya doğru ilerlerken tam karşıdan sert  rüzgar esiyor. Hava tahminlerinde orta şiddette eseceği belirtiliyordu zaten, ancak bisiklet üzerinde rüzgarı tam karşıdan alınca hissedilen şiddet daha fazla oluyor, orası başka. Sertaç ve Fettah ile tam da KİPA'nın girişinde karşılaşıp hep birlikte KİPA'ya sapıyoruz. Tam KİPA'nın girişinde Tuğba'nın bisikletinin ön tekerleği kayıp düşmesine neden oluyor. Yerlerdeki kısmi ıslaklığın yanında yeni alınan ve henüz bir iki kez kullanılan bisikletin lastiklerinin hiç yıpranmamış olması da kaymaya neden oluyor. Neyse ki hafif bir şekilde yana doğru kayıp düşen Tuğba'nın sağlık durumunda endişe edilecek bir durum yok. Tuğba toparlanırken Ayşen ve Sertaç alışveriş için KİPA'ya giriyorlar. Bugün sucuk sonrası çay, kahve vb. planladığımız için sallama çay, bardak, su vb. alacaklar. 
Ayşen ve Sertaç alışverişi tamamlayıp yanımıza dönünce toplu bir fotoğraf çekilip Radar tepesine doğru pedallamaya başlıyoruz. Turun daha ilk metrelerinde tırmanmaya başlamak da ayrı bir inceleme konusu ama rota gereği yapacak pek birşey yok. İlk başta zorlasa da kimse şikayetçi değil halinden. Hava, manzara ve ortam güzel olunca üstesinden geliniyor tüm tırmanışların, zamanla edindik bu tecrübeyi..
Tabi bu turda en büyük zorluğu Sertaç çekiyor. Rüzgarlı da olsa mevsim normallerinin üstünde bir sıcaklığa sahip olan bu hafta sonunu yeni kamp malzemelerini denemek için bir fırsat olarak değerlendirip yükledi bütün malzemelerini çantalara. 17 kilogram ağırlığındaki çantalara 13 kilogramlık bisikleti de ekleyince bu hafta sonu 30 kilogram yükle pedallıyor Sertaç.

Bu turda şu ana kadar başımıza gelenlerin ve bundan sonra da geleceklerin sebebi bu karede gizli. Daha önceki hiçbir turda üzerinden Beşiktaş Formasını çıkarmayan  Cumali'nin ilk defa BJK forması giymemiş olması bütün olumsuz elektriği topladı grubun üstünde. Hadi formayı giymedin atkıyı niye almadın Cumali? Anlayacağınız görsel olarak Beşiktaş'a ilişkin hiçbir unsuru üzerinde taşımayan Cumali tamamen Adana Demir Spor'a adamıştı kendisini. Tabi Erhan'ın varlığı, onun da ADS forması giymiş olması etkili olmuştur bu tutum farklılığında ama... Biz inanamadık ilk başlarda. Gözümüze değişik gelse de ilk başlarda, alıştık sonra. Yeter ki ruhlar ve duruşlar aynı olsun. 
İşte günün ikinci olumsuzluğu. Tuğba'nın KİPA girişindeki düşüşünün ardından Erhan'ın bisikletinin zinciri kırılıyor. Daha önceki turlardan alışığız tabi zincir kırılmalarına. kısa sürede kırılan baklayı çıkarıp ekliyoruz zinciri. En azından kırılmadan önceki kadar sağlam. Çıkarılıp yeniden takılan pim ve hasarlı baklalar dışarıdan belli olmuyorsa, işlem tamamdır.
Zinciri tamir ettikten sonra yeniden devam ediyoruz tırmanmaya ve kısa bir mesafe sonra yolun sol tarafında kalan vericilere ve vericilerin ön tarafından bulunan Asmatepe Yangın Gözetleme Kulesine ulaşıyoruz. Radar Tepesi'nin Çanakkale Boğazı tarafındaki ucunda ve asfalt yoldan görülemeyecek bir noktada bulunuyor Asmatepe Yangın Gözetleme Kulesi.  Kulenin ön tarafından bulunan çardak ve çardağı kaplayan asmalardan dolayı Asmatepe denilmiş sanırım buraya. 
Tüm Çanakkale Boğazı'na hakim bir noktadaki Asmatepe Yangın Gözetleme Kulesinden Çanakkale Boğazı'nın giriş bölümünü, Çanakkale'yi, Eceabat'ı ve Gelibolu açıklarını, arka tarafta Dede Dağı, Ağı Dağı, Kayalıdağ'ı net bir şekilde görmek mümkün.  Çanakkale ve Çanakkale Boğazı'nı en güzel şekilde görebileceğiniz nokta burası. Eğer buradan Çanakkale'yi görmediyseniz, Çanakkale'yi  gördüğünüzü söylemek mümkün olmaz. Pek ihtimal dahilinde değil ama hala Çanakkale'yi sevmedim, sevemedim diyorsanız Çanakkale'ye bir de bu noktadan bakıp kararınızı yeniden gözden geçirin.
Yangın Gözetleme Kulesine çıkılır da böyle muhteşem bir manzarada fotoğraf çekilmez mi? Fonda Çanakkale, kamera önünde tüm grup..
 Koskoca tripodu boşuna mı taşıdık değil mi? Biraz hareket katma zamanı geldi fotoğraflara..
Asmatepe Yangın Kulesinden ayrılıp Ulupınar köyüne doğru pedallamaya devam ediyoruz.
Hava Radar Mevzi Komutanlığının hemen alt tarafında kısa bir mola verip tüm grubun yeniden bir araya gelmesini sağlayıp vakit kaybetmeden Ulupınar köyüne doğru ilerliyoruz ve kısa bir süre sonra Ulupınar köyündeyiz.
Toplu fotoğraf için hazırlıklar sürerken yanımıza gelen çoban köpeğiyle Ayşen ve Fettah ilgileniyorlar. Köpek özellikle Fettah'ı çok sevdi, ama Fettah bu kadar ilgiden rahatsız olmuşa benziyor. Daha önceki hiçbir köpek bu kadar çok yalama girişiminde bulunmamıştı Fettah'ı.. Bu arada Fettah tüm tur boyunca sadece kendi bisikletini taşıyarak da bir grup ilkine imza atıyor sessizce..
 Bir an önce köpekten kurtulmak için hızlıca çekiliyoruz bu köydeki fotoğraflarımızı.
 Bunlar da fotoğrafların gaza gelmiş halleri.
Çekimler sonrasında Belen köyüne doğru yola çıkıyoruz. Yolumuz bundan sonra Belen köyüne kadar tamamen inişten ce toprak zeminden oluşuyor.
İniş yolumuz çoğunlukla toprak zeminden oluşsa da zaman zaman önümüze çıkan taşlı çakıllı bölümler özellikle Sertaç'ın yol almasını güçleştiriyor.Yüklü tur bisikletiyle yol almak zor olsa da düşmeden problem yaşamadan iniyor Sertaç da Belen köyüne.
 Atikhisar Barajının sol tarafında kalan üç köy aynı karede. En üstte görünen Çiftlikdere, ortada görünen Çiftlik ve en aşağıda görünene Belen.Üç köyü aynı anda görebileceğimiz nadir noktalardan birinden geçiyor yolumuz. Fotoğraf sonrası inmeye devam ediyoruz.
 Baraj suları görünüyor karşımızda ve biz inmeye devam ediyoruz. Su birikintisine doğru bisikletle  iniş yapmanın tadını anlatmak istesem de pek başarılı olabileceğimi sanmam. En iyisi ve doğrusu yaşayarak öğrenmek. Ama dikkat edin bağımlılık yapabilir. Yılan gibi kıvrıla kıvrıla suya inan toprak yolda bisiklet kullanmak. Bu da başka bir bağımlılık türü, yaz-kış, sıcak-soğuk ayrımı yapmaksızın sürekli bisiklet üstünde olma isteği.
Zaman zaman zorlu ama çoğunlukla zevkli bri iniş sonrasında Atikhisar Baraj yatağına iniyoruz. Havanın rüzgarlı olmasını dikkate alarak sucuk için ateşimizi Baraj yatağında yakmaya karar veriyoruz. Yaz aylarında bu güzergahtan geçerken yine burada ateşimizi yaktığımız için çevre koşullarını iyi biliyoruz. Her iki yanda tepe bulunması ve iniş yaptığımız dağ tarafında yapay set olduğu için rüzgardan en korunaklı yerin burası olacağı kesin ve tabi ki yangın riskini en aza indirmek gerek. Hemen ateş hazırlama çalışmalarına başlıyoruz.
 Erhan yolda go-prosuyla, yolda olmadığımız zamanlarda da el kamerasıyla kayıttaydı tur boyunca. Yani bu haftaki videolarda  Erhan ACAR imzası var. Şimdiden eline sağlık.


 Ateş yanında hemen sucuklar ateşin başına diziliveriyorlar. Bisiklet üstündeyken çok farkına varmamış olsak da oldukça acıkmışız hepimiz. Rüzgardan korunmanın yanında acıkma zamanlaması açısından da baraj yatağında kamp kurmamız iyi oldu diye düşünüyoruz. 
Pişen sucuklar yenmeye hazır..
Sucuklarımızı yiyip çay-kahve bölümüne geçecekken baraj kenarında otlamakta olan keçilerin çobanı geliyor yanımıza ve koyu bir sohbete başlıyoruz. Özellikle Sertaç keçi borsası hakkında oldukça detaylı bilgiler alıyor amcadan. Yoksa yeni bir belgesel film hazırlığında mı?  Belen köyünden olan amcayla yaptığımız sohbetten Belen'de 5 hanenin kaldığını, köyde genç nüfusun olmadığını, kendisinin zaman zaman Çanakkale merkeze indiğini, üniversite eğitimi gören bir oğlunun bulunduğunu, keçilerin ortalama 500 TL civarında satıldığını, geçtiğimiz yıl bakamayacağı gerekçesiyle bir çok keçiyi 150 TL'den elden çıkardığını öğreniyoruz. Amcanın sohbeti bizi açtı, bizim sohbet de onu açmış olacak ki uzun bir süre kaldı yanımızda ve tabi ki biz de sallama çay ikram ettik kendisine. Dağ koşullarında bile insancıl, misafirperveriz; huyumuz kurusun.
Ateşin yanında yavaş yavaş ısınan suyumuz önce pet şişedeki kıvrımları düzleştirdi, sonrasında da dışarı çıkabilmek için baloncuklar oluşturdu. Hararet yapan arabanın karburatörüne özen gösterircesine özenli bir şekilde şişeye müdahale eden Ahmet abi, olası sıcak su yanıklarına karşı hepimizi koruyor. İki haftadır çay kahve servisinde Ahmet abi yoğun emek harcıyor. Soğuk kış gününde boğazımızdan sıcak birşeyler gçiyorsa Ahmet abinin emeğiyledir. 
Karnımızı doyurduk, çayımızı kahvemizi içtik vaktidir yeniden yola düşmenin. Bu seferki hedefimiz Atikhisar barajının yanından ilerleyip Çanakkale-Çan karayoluna  ulaşmak, Kayadere köyünün arka tarafındaki yoldan ilerleyip Sertaç için uygun bir kamp alanı bulmak.
Bu seferki toplu fotoğrafımız Atikhisar Barajı seti üzerinde. Arka tarafta baraj göleti ve Atikhisar Kalesi.
 Bu sefer masun kıpırdamadan durduğumuzu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Ayşen yaklaşık 30 kilogram ağırlığındaki Sertaç'ın bisikletini kullanmayı deniyor. İLk başlarda harekket ettirmekte zorlansa da kısa bir süre içerisinde adapte oluyor ancak Sertaç'ın hakkını da Sertaç'a teslim ediyor.
Baraj setinden yılan gibi kıvrıla kıvrıla inip baraj giriş kapısında kısa bir süre duruyoruz. Biraz sonra bizden ayrılıp kamp kuracak olan Sertaç mataralarını çeşmeden doldururken yine Ayşen ve Fettah çevremizi saran köpeklerin gözdeleri. Ama bu seferki köpekler o kadar sevimli ve zararsızdılar ki Tuğba dahi korkmadı. (Benden başka köpeklerden korkan insanları görünce mutlu oluyorum, yalnız olmadığımı anlıyorum. Tuğba benden de fazla korkuyor köpeklerden.)
 Yılan gibi yoldan inişimizi fotoğraflayan Cumali de geldiğine göre yola devam edebiliriz.
Çanakkale-Çan yolunda sola saparak Çanakkale Belediyesi, İl Özel İdaresi vb kurumların yol yapımında kullanmak üzere ham madde aldıkları madene doğru ilerliyoruz. Bu maden kısa bir süre önce iktidar partisi il başkanının Belediye Başkanı'na yönelik suçlamaları nedeniyle gündeme gelmişti. Buradan geçerken tarafların karşılıklı söylemleri doğrultusunda çevreye daha dikkatli bakabilme fırsatı yakalamış olduk. İddialar mı gerçeği söylüyor, savunma mı derseniz, yerel basında yer alan haberleri okuduktan sonra fotoğrafları inceleyin kararı kendiniz  verin.
O da ne, dere yatağında su var ve biz içinden mi geçeceğiz? Bir gün içerisinde bu kadar doğayla iç içe olmak zarar vermesin bünyeye? Bir deneyelim bakalım, zarar verirse, haftaya bilgilendiririz sizler aynısını yapmazsınız. Sizler için kendimizi feda ediyoruz turumuzun bu bölümünde.
Dereden geçiş yapıp sol tarafta ilerlemeye başlıyoruz ve bir kaç metre sonra Sertaç için uygun bir kamp yeri buluyoruz. Şıkır şıkır akan dere kenarında, tahta köprünün hemen yanı başında, ağaçların altında ve dolu dolu akan  tatalı su çeşmesinin  hemen sol tarafında.Arka tarafta eski su değirmeninin yıkıntıları, ön tarafta devasa dik kayalar, uzaklardan gelen horoz sesleri.. Bizden sadece Sertaç bedenen burada kalacak olsa da daha kamp kurma aşamasında hepimiz ruhen burada kalmaya başladık bile..
Çadır kurulum çalışmaları.
Çadır kurulduktan sonra çekilen aşağıdaki fotoğrafta bedenen bu kampta kalacak olan Sertaç ile, bedenen olmasa da ruhlarını çadırın bir yerine iliştirip ruhen kamp yapacak olan bizler toplu şekilde görünüyoruz.
Ama kampın asıl sahibi İbrahim Sertaç KASAPLAR. "Birgün bir yazı çevirdim, hayatıma etki etti" Kış günü kamp düşüncesinin ortaya çıkmasını ve gerçekleşmesini en iyi anlatabilecek düşünce belki de. Geçtiğimiz günlerde  çoğunluğu Sertaç tarafından çevrilip tüm bisikletçilerin kullanımına açılan ve  bizim web sayfamızda da yayınlanmakta olan "Bisiklet Turunun Temelleri" isimli e-dergideki yazılardan sonra bu tur sonrası kamp kurmaya karar verdiğinianlatıyor Sertaç (http://www.bisikletlecanakkale.com/#!yayinlar/c2q4
Sertaç'ın çadırını kurduk, bizim için dönme zamanı. Ama Sertaç da Kayadere köyüne kadar eşlik edecek bize belki çay buluruz umuduyla.Tepenin bir tarafında Sertaç'ın kamp alanı, diğer tarafında Kayadere köyü.. El değmemiş doğa koşullarında olsa da köye çok yakın bir alan burası.
 Karşı yakadan Sertaç'ın kamp alanının görünümü..
Kayadere köyünün içinden geçiyoruz, köy meydanına doğru ilerliyoruz. Sertaç bizimle buraya kadar çıktı ama maalesef köyde çay yok.
Köyde çay olmayınca Sertaç köyde kalmaya karar veriyor. Geceyi kampta geçirecek olan Sertaç köyde kalıyor biz ise Çanakkale'ye doğru dönüşe geçiyoruz. ama ruhumuz Sertaç'la. Husky Light Green 3 kişilik çadır 1 beden ve 8 ruh alabiliyor sorunsuz bir şekilde. Biz bu turda bunu denedik.
 Sertaç'ı arkada bırakıp ilerliyoruz Dörtyol'a doğru.
 Günün ilk ve son demlenmiş çayı Dörtyol'da.
Bir bardak sıcak ve demli çay iyi gelir; tüm yorgunluklara, kızgınlık ve kırılmışlıklara. Çayın demini alması gibi sabırlı ve kararlı olmak yeterli olur gerçekleri anlamaya. Yeter ki anlamaya ve anlatmaya çalışalım. Bir diğerini tanımadan yargılara varmak, istemesek de yönlendirmeler altında insanlara karşı tavır almak... Pek sık yaptığımız, yaparken değil de sonrasında farkına vardığımız davranışlarımızdır. Geç de olsa farkına varmak önemli bu tür yanlışlarımızı. Bu nedenledir köy kahvesinde içtiğimiz sıcacık demli çayın hem içimizi hem de ruhumuzu ısıtışı. Her ne kadar yeni arkadaşlıkların dostlukların başlangıç nedeni ya da ortap paydası olsa da yine de;  "Kahrolsun Bağzı Şeyler!"  
Asfalt ve toprak üzerinde 45 kilometre yol alsak da ruhlarımızda ve gönüllerimizde daha fazla yol aldık. Kazasız, belasız, sorunsuz bir tur oldu. Her zaman filmler ya da masajlar mı mutlu sonla bitecek, bugün de bizim turumuz mutlu sonla bitsin... Başka turlarda görüşmek dileğiyle.

Erhan'ın kamerasından turun hikayesi;

Sertaç'ın kamerasından kamp sabahı hikayesi;