9 Kasım 2014 Pazar

Değirmendere-Salavat-Yağcılar Turu

Tarih:08.11.2014
Mesafe:50 km
Yol Arkadaşları:Mehmet KAZANCI,Ahmet DİKYAR, Ayşen AKGÜN, Erhan AÇAR, Fettah UYANIK, Sertaç KASAPLAR



Route 2,845,757 - powered by www.bikemap.net

Geçen hafta Çanakkale Boğazı'nı tepeden gören ve boğaza paralel uzanan tepelerde pedallayıp boğazın kıyısından Kepez'e dönmüş ancak Fettah'ın yanlış bilgilendirmesi sonucu aşure yeme isteğimizi tatmin edememiştik. Aşure etkinliğinin bu hafta olacağını öğrenince aşureyi bari bu hafta kaçırmayalım diye dönüşü Kepez üzerinden gerçekleştirecek şekilde hazırlıyoruz rotayı yine. Bu hafta da daha önce pedallamadığımız topraklarda pedallamak üzere KİPA'da buluşuyoruz ama eksiklerimiz var. Bir önceki hafta birlikte pedalladığımız Hüseyin abi İstanbul'a döndü, Tuğba ise Amasya'ya ailesinin yanına gitti, yaklaşık  bir ay katılamayacak turlarımıza, fotoğraf ve  tur yazılarına bakıp iç geçireceğinden eminiz ama. Geçen hafta da aramızda olamayan Cumali de hala dönmüş değil Adana'dan. Hava güzel olunca her zaman olduğu gibi öğle yemeğinde sucuk pişirmeye karar veriyoruz, öğle yemeği için gerekli alışverişi gerçekleştirdikten sonra koyuluyoruz yola.
Öğle yemeğinde sucuk yiyecek olsak da çay içerken yanında light yiyecekler yeme konusundaki tutarlılığımız takdir edilmeye değer...
Geçen hafta Kalabaklı köyüne alternatif bir yoldan gitmiştik, bu hafta yine alternatif yolları kullanarak Kalabaklı köyüne gidiyoruz. Bu sefer yapımı devam etmekte olan Devlet Hastanesi inşaatının  yanındaki yolu tercih ediyoruz Kalabaklı'ya gitmek için. Tabi ki bu yolda yukarılara çıktıkça manzara güzelleşiyor ve Boğazın büyük bir kısmı görülebilir hal alıyor. Hava açık olmasına karşın bu hafta da boğaz ve Çanakkale'nin üstü puslu olduğu...
Hastane inşaatının yanına kısa bir süre dinlendikten sonra toprak yoldan Kalabaklı köyüne doğru yola çıkıyoruz ancak kısa bir süre sonra yol kenarındaki boş bir tarladaki ağacın altına yerleştirilmiş koltuk takımı dikkatimizi çekiyor. Arkada Boğaz manzarası, önde tek bir ağaç ve koltuk takımı... Fotoğraf çekimi için sahne oluşturmaya çalışsak herhalde aklımıza gelmezdi ana hazır bir şekilde önümüze geldi. Tabi ki bize de bu eşsiz sahneyi fotoğraflamak kaldı.
 Fotoğraf çekiminin ardından Kalabaklı köyüne doğru ilerliyoruz.
Kalabaklı köyünde  durmadan asfalt yolu kullanarak Aşağıokçular köyüne doğru pedallamaya devam ediyoruz.
Aşağıokçular köyüne vardığımızda, daha önceki turlarımızdan tanıdığımız ve bisiklet sevgisine yakıdnan şahit olduğumuz Seyit ile karşılaşıyoruz. Daha önce Elmacık köyüne gerçekleştirdiğimiz turda gördüğümüz Seyit'in  bisikletinde selesinin olmaması, bisiklet parçalarının emaneten bir arada duruyor olması dikkatimizi çekmiş, bunun yanında ısrarlı çağrılara rağmen eve gitmeyen Seyit'in annesinden tokat yemesine de şahit olmuştuk. Tur sonrasında facebook grubumuzda paylaştığımız fotoğraflar üzerine Diganlar Bisiklet'ten Uğur, kendisinde olan bir çocuk bisikletini bakımını gerçekleştirdikten sonra hediye edebileceğini belirtmişti. Seyit'in ailesinin izni olmadan böyle bir girişimde bulunmanın uygun olmayabileceğini değerlendirip aileyle ya da aileyi tanıyanlarla görüştükten sonra bisikleti verip vermemeye karar vermenin iyi olacağına karar vermiştik. Tam da Seyit'i bulup muhabbet ederken köy kahvecisi Seyit'e de bisiklet versenize diyerek işimizi kolaylaştırıyor. kahveciyle konuşup Seyit'e bisiklet hediye edilmesinde bir sakınca olmadığı ve memnuniyet yaratacağı bilgisini alıyoruz. Eğer Uğur bisikleti hazır hale getirebilirse önümüzdeki günlerde Seyit'e bir bisiklet hediye edeceğiz.  Seyit'in fotoğraflarını çektikten sonra kahvede günün ilk çaylarını içiyoruz ve bu esnada Seyit de bize eşlik ediyor.
Ahmet Seyit'in bisikletine göz koydu. Seyit'e yeni bisikleti hediye edince karşılığında eski bisikleti alıp Ahmet'e mi versek acaba...
 Seyit de veriyor coşkuyu... Bu haftaki coşku karemiz Seyit'ten.
Turun başlangıcında alışveriş yaparken aldığımız mısır ve pirinç patlağını çayın yanında yiyoruz. Ördek yemlerinin bu mısır ve pirinç patlağından daha tatlı ve yenilebilir olduğunu söylüyor Fettah. Bundan sonraki tur fotoğraflarında bizi örek yemi yerken görürseniz şaşırmayın.
Çaylarımızı içtikten sonra Değirmendere'ye doğru yol alıyoruz. Daha önceki Elmacık turunda geçerken yol kenarında gördüğümüz susam öbeklerinden bir kısmının toplandığını, bir kısmının ise hala kurumayı beklediğini görüyoruz.
Değirmendere'ye ulaştıktan sonra köyün üst kısmında bulunan madene doğru ilerliyoruz. Salavat köyüne bilinen yoldan değil de, maden içerisinden geçen yoldan gidiyoruz. Bu yol diğer yoldan nispeten daha kısa olsa da daha dik ve zemin daha bozuk. Bunu bilerek tercih ediyoruz bu yolu.

Yolun hem dik hem de  bozuk olması zaman zaman bisikletten inmemize neden olsa da zeminin iyi olduğu yerlerde binerek tırmanıyoruz bu dik yokuşları.
Değirmendere'ye doğru giderken dağın üst kısmında görünen maden ocağına yukarıdan bakan noktadayız. Ama tırmanış bitti mi? Hayır henüz bitmedi. Tırmanmaya devam.
Madenin üst tarafında yol ikiye ayrılıyor. Sağ taraftaki yol maden alanının çevresinden dolaşıp Salavat'ın alt tarafındaki mahalleye gidiyor olsa da zemin oldukça kötü. Maden nedeniyle çakılla kaplı olan yolda yağmurlardan oluşan yarıklar bu yolda ilerlemeyi daha da zorlaştıracağı için zemini daha iyi olan yoldan gitmeyi tercih ediyoruz.
Fotoğraflara bakıp da sürekli olarak bisikletlerimizi elde taşıdığımız çıkarımına varılmasın. Tırmanışlar o kadar uzun, dik ve zemin nedeniyle zorluydu ki, tırmanırken fotoğraf çekebilme şansımız pek olmadı, bu nedenle fotoğrafların bir çoğu bisikletten inip ellerimizi rahat kullanabildiğimiz dönemlerde çekildi.
Daha önceki turlardan da bilindiği üzere anın gerçek fotoğrafı yukarıda, fotoğraf çekimi için kurgulanmışı ise aşağıda...
Eğim zaman zaman %20'leri buluyor bu kısımda. Eğim nedeniyle bisiklet üstündeyken sürekli bisikletin önü kalktığı için binerek ilerlemek mümkün olmuyor ve bisikletleri elimizde çıkarıyoruz bu bölümde.
Tırmanış zaman zaman zorlasa da arkamızda uzanan boğaz manzarası bir harika.
Zeminin daha iyi olduğu ve eğimin azaldığı noktada yeniden biniyoruz bisikletlerimize ve Salavat'a doğru yol alıyoruz.
Salavat'ın hemen girişinde sol tarafta otlamakta olan eşekle yakın temasa giriyor Fettah. Okşanmak pek hoşuna gitmiş olacak ki eşeğin hemen tepki veriyor.
Köyün içine karşılaştığımız bir amcayla kısa süre sohbet edip köy hakkında bilgi alıyoruz. Salavat'ta halen 5 ailenin kaldığı, gençlerin burada kalmak yerine Çanakkale'de yaşamayı tercih ettikleri, kendi kızının ve oğlunun da Çanakkale'de yaşadıkları, buranın yörük yerleşkesi olduğu, alt taraftaki Değirmendere'nin Türkmen köyü olması nedeniyle Elmacık'a, Salavat'ın ise manav köyü olan Aşağıokçulara bağlı olduğu bilgisini alıyoruz. Terkedilmiş görüntüsü ve özgün yapılarıyla Salavat'ta da toplu fotoğraf çekimi gerçekleştiriyoruz.
Değirmendere ve Elmacık'ın üst taraflarındaki madenler Salavat'ta görülebiliyor.
Kepez üzerinden Çanakkale Boğazı manzarası, sağ  taraftaki tepede Yağcılar köyü görülüyor.
Salavat'tan ayrılıp Çiftlikdere'ye doğru giden yolda ilerleyip mezarlığın yanındaki yoldan sola sapıyoruz. sağ tarafta uzanan yangın şeridi Bayramiç  yoluna bağlanıyor ve o yoldan daha önce geçmişliğimiz, önümüzde uzanan yoldan da Çiftlikdere'ye inmişliğimiz var geçmiş turlarımızda. Biz bu kez sol taraftaki yoldan gidip Yağcılar köyünün üst tarafına çıkmayı planlıyoruz. Yolun büyük bir kısmında boğaz manzarası eşlik ediyor bize...
Zaman zaman da yangın şeridi üzerinden ilerliyoruz.
Bir benzerini Arıburnu yarlarında gördüğümüz coğrafik yapıyı Salavat-Yağcılar-Ulupınar üçgeninde görmek mümkün... KarşıdaUlupınar, sağ tarafta Atikhisar Barajı görülebiliyor bu noktadan.
Bu eşsiz manzarayı izleyip biraz da yükseklikten korktuktan sonra yeniden koyuluyoruz yola...
İnişli çıkışlı devam eden yol ince bir şerit halinde devam ediyor. Her iki tarafımız uçurum, sağ tarafımızda Atikhisar Barajı sol tarafımızda Aşağıokçular ve Çanakkale Boğazı...
Hava gibi çiçekler de bir başka güzel bu hafta
Tüm anlatılanlar işte bu görüntü içindi
Ben panaromik çekim yaparken Ayşen de arkadaşları arkasına alıp selfie çekiyor. Çekimler sonrasında yeniden devam ediyoruz yola. Yolun bundan sonraki kısmı Yağcılar-Aşağıokçular arasındaki orman yoluna ininceye kadar yangın şeridi üzerinden devam ediyor ve dik inişler içeriyor.
Orman yoluna indikten sonra Yağcılar'a doğru tırmanmaya başlıyoruz. Daha önce Yağcılardan Aşağıokçulara giderken kullandığımız bu yolun uzunluğunu sürekli indiğimiz için o zaman anlayamamışız. Aynı yolu tam tersine tırmanırken anlıyoruz ne kadar uzun olduğunu. Yolun özellikle kıvrım noktaları dağdan gelen yağmur suları nedeniyle bozulmuş durumda. Daha sulak ve yeşil olan bu bölgelerden birinde otlamakta olan keçi ve koyunlar ilk başlarda korksalarda bizden sonra alışıyorlar geçişimize..
 Uzun bir tırmanışın ardından ulaşıyoruz mola yerimize. Ulupınar'dan Yağcılar'a giden asfalt yolun Radar tepesindeki vericilerin oradan gelen toprak yolla birleştiği noktadaki çeşmenin başında veriyoruz molamızı. Burası daha önce bir çok kez kullandığımız ve sevdiğimiz bir nokta. Yazın neredeyse kuruyan çeşmenin yeniden akmaya başladığını görmek sevindiriyor bizi.
 Ateş, sucuk ve kahve... Güneşli güzel havaların değişilmez unsurları turlarımızda...
Sucuklarımızı yedik, kahvemizi içtik, yanabilecek çöplerimizi yakıp yanamayacakları yanımıza aldık ve tabi ki ocağı söndürdük. Şimdi sıra geldi geçen hafta yiyemediğimiz aşureyi yemeye.. Etkinlik sonlanmadan bir an önce ulaşmalıyız Kepez'e deyip düşüyoruz yola ve etkinlik bitmeden yetişmeyi başarıyoruz.
Kazdağı Tahtacı Türkmenleri Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği tarafından organize edilen Aşure Gününde biz de payımıza düşeni alıyoruz. Emeği geçen herkese teşekkürler.. Aşureyi yedikten sonra yine dernek tarafından Kızılay'la  birlikte organize edilen etkinlikte Fettah Kan veriyor. Günün yorgunluğunu güzel bir muhabbetle sonlandırıp dağılıyoruz evlerimize...
Yine farklı yollardan ulaştığımız Kalabaklı'nın ardından Değirmendere'ye, maden yolunu kullanarak da Salavat'a çıktık. Yangın şeritleri ve dağ yollarını kullanarak Yağcılar köyünün üst tarafına ulaştığımız  bu haftaki turumuz da geçmiş turlarımız gibi daha önce gitmediğimiz yolları ve patikaları içersin ve kişisel haritalarımızdaki çizgiler çoğalsın istedik, ki öyle de oldu. Güzel hava, iyi zemin, muhteşem bir coğrafya ve bitmesini hiç istemediğimiz birlikte pedallama arzusu. Sonunu aşureyle süslediğimiz bu turda da tarifsiz duygular yaşadık ve elimizden geldiğince geçtiğimiz gördüğümüz yerleri fotoğraflayıp gidemeyenlere getirmeye çalıştık. Umarım başarmışızdır, gördüklerimizi aktarmayı. Bu haftalık bu kadar, ama bitmedi, bitmez. Bizi İzlemeye devam edin...