6 Kasım 2014 Perşembe

Çınarlı-Erenköy-Karanlık Liman Turu

Tarih:01.11.2014
Mesafe:55 km
Yol Arkadaşları:Mehmet KAZANCI, Ayşen AKGÜN, Erhan AÇAR, Fettah UYANIK, Hüseyin SUDA, Sertaç KASAPLAR, Tuğba SÖKÜT AÇAR

Route 2,840,082 - powered by www.bikemap.net

Yine, daha önce pedallamadığımız yollar ve patikalar için bir aradayız. Bu hafta uzun süredir birlikte pedallama şansı bulamadığımız Hüseyin abi de aramızda. Bir haftadır Fettah, Muharrem ayı nedeniyle Cumartesi günü Kepez'de Türkmenler Derneği tarafından aşure dağıtımı yapılacağını ballandıra ballandıra anlatıp, hepimizin ağzının sularının akmasını sağladığı için tur dönüşünü aşure vaktine, güzergahı da Kepez'e denk düşürelim dedik bu hafta. Kalabaklı köyünden Çınarlı'ya dağ yollarını kullanarak çıkıp, yine dağ yollarından Erenköy'e ulaşmayı hedefliyoruz. Dönüş için tarla yollarını kullanarak Karanlık Limana inip Güzelyalı Dardanos üzerinden Kepez'e dolayısıyla da aşureye ulaşmayı planlıyoruz. İlk gideceğimiz köy Kalabaklı olacağı için ve öğle yemeğinde sucuk yapmayı düşündüğümüzden KİPA'da buluşuyoruz bu hafta  da. Sık sık burayı kullandığımız için Kipa hazırlık yapmış bizim için.. 
Bilinen yolların aksine pek de kullanılmayan ama önümüzdeki yıllarda daha işlek hale gelip muhtemelen genişletilip asfaltlanacak bir yolu tercih ediyoruz Kalabaklı köyüne gitmek için. Kepez sırtlarında yükselmekte olan boğaz manzaralı lüks sitelerin arasından geçip meyve bahçelerinin arasında pedallayarak ulaşacağız Kalabaklı köyüne.
Daha Kalabaklı'ya varmadan karşılaşıyoruz çamurla. İlk karşılaştığımız çamurun boyutu pek büyük olmasa da rotamızın güneş görmeyen kısımlarındaki çamurun nasıl olabileceği konusunda fikir veriyor bize. Bugün güzel bir olacak belli.
 Çamuru gören Fettah kaçmaya kalkışmış, fotoğrafları incelerken fark ettik biz de.
Kalabaklı mezarlığının karşısındaki patikadan gelip yanındaki patikadan devam ediyoruz Denizgöründü yoluna doğru, Kalabaklı köyünün içine girmeden.
 Asfalt yol üzerinden Denizgöründü'ye doğru ilerlerken tam da tırmanışın başlayacağı noktada giriyoruz asıl çamurlu yola. Her ne kadar Ayşen ve Erhan çamurlu yolu görmezden gelip asfalttan ilerlemeyi tercih etmiş olsalar da bu haftaki rotamız bu çamurlu yoldan geçiyor. Hani bütün patikalarda pedallayacaktık, pedal çevrilmedik patika bırakmayacaktık, gündüz kesmezse akşam, akşam kesmezse sabaha karşı pedallayacaktık. Var mı öyle çamuru görünce yan çizmek deyip ikna ediyoruz Erhan ve Ayşen'i ama elimizde de bu çamurda yan çizme fotoğrafları kalıyor.
 Sessiz sedasız, kıyıdan kıyıdan ilerliyor Fettah başına gelecekleri bildiği için. Fettah önden gidince çaresiz sırtlanıyor Ayşen bisikleti..
Bu da bir kamera arkası görüntüsü. O izlediğiniz videolar hangi koşullarda çekilip montajlanıyor görün istedik.Zor iş yönetmenlik, çalışma koşullarının zorluğu bir yandan, artist kaprisi bir yandan... Ama başarıyla üstesinden geliyor Sertaç ve o doyumsuz videoları sunuyor bize.
Ve artık bir klasik haline gelmiş olan rota tarif pozu... Ama bu sefer umut da vaat ediyorum, ileride çamurun olmadığına ilişkin.
Milyorluk pisleti yere yatırıp çam dalıyla dalıyor Hüseyin abi temizliğe... İstanbul'da sürekli yol bisikletine binen ve uzun süredir birlikte pedallama fırsatı bulamadığımız Hüseyin abiye özel, hoşgeldin rotası bu...
Meyve bahçelerinin arasındaki çamurlu alandan kurtulup yukarılara doğru tırmanırken zemin ilerlemek için daha uygun bir hal alıyor. Çam ağaçlarının arasında güneş görmeyen bölgelerde hala çamur olsa da zeminin sert olması çamura sağlanmadan ilerlememizi sağlıyor.
 ilk tırmanışları tamamladıktan sonra fotoğraf çekimi için mola veriyoruz...
 Fotoğraf çekimlerinden sonra Çınarlı köyüne doğru pedallamaya devam ediyoruz.
 Çınarlı köyüne yaklaşırken  bir tarla içinde birlikte otlayan "Atla Deve"
 Dedesinin deveci olmasından tutun da turlarda deve sucuğu yemesine kadar develerle derin bir ilişki içerisinde olan Fettah, develer hakkında bilgi veriyor bize.
 Develer hakkında bilgilendikten sonra Çınarlı'ya doğru ilerliyoruz.
Orman içinden Çınarlı'ya giriş yaparken daha önce çeşitli platforrmlarda birlikte pedallama fırsatı yakaladığımı Sezginer TUNCER hocayla karşılaşıyoruz. Su Ürünleri Fakültesinde Profesör olan Sezginer hocanın yoğun programı nedeniyle bisiklete zaman ayıramadığını ancak bizi internet üzerinden takip ettiğini kendisinden duymak ruhumuzu okşuyor. Çınarlı köyünde ikamet eden Sezginer hoca Köpeği Mike'ı gezmeye çıkarmış, hamile olan Mike'ın bir hafta sonra doğum yapacağını öğreniyoruz. Kısa bir sohbetin ardından Mike'ın sağlıklı doğum gerekleştirmesi yönündeki dileklerimizi iletip ayrılıyoruz Sezginer hocadan ve günün ilk çaylarını içmek için köy kahvesine geçiyoruz. 
Çınarlı köyünde her zamanki kahvede, her zamanki güler yüzle karşılanıyoruz. Bizi uzaktan gören kahveci biz daha kahveye gitmeden masaları birleştiriyor bizim için. Çayı da muhabbeti de iyi bu adamın. 
Artık klasikleşen durumlardan biri de çay molalarında mümkünse 50 mm lensle fotoğraf çekimleri..
Çaylarımızı içtikten sonra köyün çıkışında bulunan toprak yola doğru ilerliyoruz. Hedefimiz Çanakkale Boğazı'na paralel bir şekilde Erenköy sırtlarında pedallamak. Daha önce de çeşitli turlarda bu sırtlara çıkmış olsak da ilk defa boğaza paralel yol alıp Erenköy'e ulaşacağız.
Patikada ilerlerken keçi sürüsüyle karşılaşıp bir müddet onları takip ediyor, kortej eşliğinde ilerliyoruz.
 Bir süre keçileri takip ettikten sonra onları geride bırakıp ormanın içinde ilerlemeye devam ediyoruz.
Yukarılara doğru çıktıkça Çanakkale daha fazla görünmeye ve dolayısıyla manzara güzelleşmeye başlıyor. Çanakkale'yi ve Boğaz'ı tamamen gören yerlerde, orman içinde doğayla iç içe pedallamanın tarif edilemez hazzını biz yaşadık, sizin için de fotoğrafladık..
 Boğaza hakim bir noktada fotoğraf molası için durup veriyoruz coşkuyu gündüz gözüyle.
 "Bu manzara bi harika dostum, coşturuyor insanı" deyip koyuluyoruz yeniden yola.
Flaş Flaş Flaş!!! Türkiye'de ilk ve tek. Hüseyin SUDA'nın rampada bisikletten inip yürüyerek çıktığının görüntüleri ilk defa bisikletlecanakkale.blogspot.com'da.
Fotoğraf çekiyorum diye Erhan'ı kandırıp bisikletini taşıtıyor Tuğba.
Neymiş efendim, trafiğe takılmış da inmek zorunda kalmış; aslında çıkarmış... Masallar, masallar... Geçiniz bunları sayın SUDA, sol taraf tamamen boşken penaltı almaya giden kötü niyetli futbolcu gibi kalabalığın üstüne sürmek niye.. Bakınız çıkan çıkıyor :)
Bir "ben fotoğraf çekeceğim bisikleti taşır mısın" vakası daha. Mağdur yine Fettah, bilin bakalım elindeki kimin bisikleti..
Yol biraz düzleşince bisikletine yeniden biniyor Hüseyin abi :)
Çıktığımız yolun eğimi zaman zaman %20'leri aşsa da manzara muhteşem.
Zirveye ulaştıktan sonra Erenköy'e doğru inişe  geçiyoruz...
Ve sonunda Erenköy'deyiz. Erenköy'de durmadan İzmir yoluna doğru ilerliyoruz.
Erenköyün alt tarafından geçen Çanakkale-İzmir yolu bariyerlerle çevrildiği için bisikletlerimizi kucaklayarak yolun karşısına geçiyoruz.
Bariyerleri atlattığımız bisikletlerimizle yolun karşısına geçip Karanlık Limanına doğru toprak yollardan ilerliyoruz. Bu noktadan Karanlık Limana gidilebilecek daha kısa yollar olmasına karşın biz daha uzun olan yolu tercih ediyoruz. Yolumuz üzüm bağlarının, zeytin bahçelerinin, ekilmiş ya da nadasa bırakılmış tarlaların arasından ilerliyor.
 Ve karşıda Çanakkale Boğazı görünür...
Karanlık Limana doğru boğaza paralel bir şekilde ilerlerken üstünde bulunan çeşme başını mola alanı olarak belirliyoruz. Bu nokta tepelerin arasında olması ve içeride kalması nedeniyle  rüzgara karşı korunaklı, ateş yakmak için uygun bir nokta.
 Karnı acıkan ve sucuk yiyecek olanlar yoğun bir çalışma içerisindeyken, rejimde olan ve evden getirdiği diyet yemeklerini yiyecek olan Ayşen kendini giflere adıyor...
 Ateş yandı, sucuklar hazırlanıyor. Sucukları yerken ve  yedikten sonra da biz oynayacağız...
Közde ısıtılmış suyla yapılan nescafenin kaşığı etraftan koparılmış bir ot parçasından başka ne olabilir ki?
Karnımız doydu, üstüne bir de kahvemizi içtik. Sıra geldi dönüşe. Karşıdan esen sert rüzgara karşı zorlu bir yolculuk olacak ama sonunda aşure var diye motive ediyoruz kendimizi.
Rüzgar karşıdan sert bir şekilde esmesine karşın  Güzelyalı ve Dardanosta durmadan pedallıyoruz Kepez'e doğru. Dardanos Kepez arasını meyve bahçeleri arasından geçip rüzgardan biraz olsun uzak kalıyoruz ve beklediğimizden daha erken ulaşıyoruz Kepez'e. Fettah önde biz arkada aşure dağıtımının yapılacağı yere gidiyoruz ama... Ortada ne bir kalabalık ne de aşure var. Herkes erkenden geldi, yedi gitti, aşure de kalmadı herhalde diye düşünürken işletmenin çalışanları aşure gününün bir hafta sonraki Cumartesi olduğunu söylüyorlar. Aşure var diye motive olmuşken hiç de hoş olmadı bu durum ama, haftaya yine buralardayız, yine tura çıkarız, yine dönüşte Kepez'den geçeriz, ama bu sefer mutlaka yeriz aşureyi. Umarım aşureyi yeriz yoksa bir sene boyunca Fettah'ın başının etini yemek zorunda kalabiliriz. Önümüzdeki hafta İstanbul'da olacak olan Hüseyin abi ve Amasya'da olacak olan Tuğba açısından bir şanssızlık olsa da bu durum, biz haftaya onların yerine de yeriz aşureyi deyip dağılıyoruz evlerimize doğru. 
Bisikletlerimizin üstüne yapışan günün çamurlarını yıkayıp temizlesek de, uzun süre zihnimizden silinmeyecek bir gün yaşadık yine. Güzel bir gün, güzel bir turdu. Yeni yollar, yeni patikalar kullanıp kişisel haritalarımıza bolca çizgi çektiğimiz bir deneyimdi. Bizi İzlemeye Devam Edin!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder