29 Eylül 2013 Pazar

Tavşantepe-Bodurlar-Osmanlar

Tarih:28.09.2013
Mesafe:87 kilometre
Yol Arkadaşları: Mehmet KAZANCI, Yusuf ÜÇÜNCÜ, vd.


Route 2,341,038 - powered by www.bikemap.net

Geçen haftaki Çamyayla turumuzun dönüşünü Osmanlar-Bodurlar köyü üzerinden gerçekleştirmeyi planlamış olmamıza karşın saatin geç olması ve tırmanışların yıpratıcı olması nedeniyle dönüşü Karacalar-Kirazlı üzeriden gerçekleştirmiştir. Tavşantepe-Bodurlar-Osmanlar turunu bu hafta gerçekleştirip geçen haftadan yarım kalan güzergahı tamamlayalım dedik.Bir önceki haftada geç saatlerde eve döndüğümüz için bu hafta da karanlığa kalmamak niyetindeyiz. Her zamanki gibi Golf Çay Bahçesinde buluşup koyuluyoruz yola. Daha doğrusu Yusuf abi, Halil abi, Yasemin abla Golf çay Bahçesinde buluştular, benim evde işim olduğu için yol üzerinde katıldım kendilerine. Karacaören yolunun Ahmet Piriştina Caddesiyle (60 metrelik yol) birleştiği noktada buluşacağız. Onların gelmesini beklerken bisikletimin modelliğinde gerçekleştirdiğim bir kaç fotoğraf denemesi...
Ve sonunda beklenen üçlü geliyor.
Halil abi, Yasemin abla ve Yusuf abiyle buluşunca Karacaören'e doğru ilerlemeye başlıyoruz.Henüz bir kaç metre gitmişken yolun ortasında cansız bir şekilde yatan kediyi gören Halil abi kediyi alıp yol kenarına bırakıyor. Tam pedallamaya başlayacakken telefonu çalıyor. Arayan yan apartmandan taşınacak olan komşuları. Halil abilerin yol kenarına park edilmiş arabası nedeniyle eşya taşıyacakları kamyonu yanaştıramıyorlarmış. Mecburen Halil abi eve geri dönüyor. Biz üç kişi Özbek üzerinden Işıklar köyüne yol alırken Halil abinin Kurşunlu üzerinden Işıklar köyüne gelmesi ve orada buluşmamız konuşunda anlaşıyoruz. Halil abi Çanakkale'ye dönerken biz Karacaören'e doğru yol alıyoruz.
Karacaören köyünün içinden geçtikten sonra Çanakkale-Lapseki yoluna ulaşıyoruz ve yolun karşı tarafında bulunan Özbek köyüne geçiyoruz.  Köyün girişinde hemen solda bulunan ve anayol üzerinden de görülebilen bir yapı var. Geçmiş dönemde ne amaçla kullanıldığına ilişkin bir bilgimiz yok. köy içerisine sorduğumuz kişilerde farklı farklı söylemlerde bulunup tatmin edici bir cevap vermediler. Bu yapının ne olduğunu araştırmak bizim için ev ödevi olsun..  Özbek köyünün hemen girişinde sağ tarafta bulunan  toprak yola girip Işıklar'a doğru ilerliyoruz. Özbek köyüne ve Çanakkale Boğazına yukarıdan bakıyoruz.
Işıklar köyünün yan tarafında asfalt yola çıkıncaya kadar geçeceğimiz yol toprak. Zemin düzgün, çam ağaçları arasında manzara müthiş.
Asfalt yola çıkmadan hemen önce yol kenarında bulunan çeşmeden gürül gürül ve buz gibi akıyor su. Bu çeşmeden akan suların boşa gitmemesi, hayvan ve tarla sulamasında kullanılabilmesi amacıyla aşağı tarafa havuz yapılmış. Tabi ki bir aşama sonra yosunlar, ağaç dalları vb etkisiyle doğal bir yapı şeklini almış havuz.
 Asfalt yolun altındaki eski geçit. 1947 yılında, muhtemelen o smönemde Lapseki-ÇAnakkale yolu olarak kullanılan bu yolun yapımı aşamasında inşa edilmiş.
Havuz ve çeşmenin hemen yanı başında bulunan ve şimdi kullanılmayan üç katlı ev. bahçedeki armut ve ayvalar güzeldi. Adettendir bisikletçilerin iyi yetişmiş meyvelerden göz hakkı almaları. Abartıya kaçmadan sadece tadımlık..
Armut ve Ayvalardan tadımlık göz hakkımızı aldıktan sonra Işıklar köyünün üst tarafında Kemel yoluna çıkıyoruz. Işıklar köyü Alt tarafta kaldı ve Halil abi bizi orada bekliyordu. Telefonla Halil abiye haber veriyoruz bulunduğumuz yeri. Tabi Halil abi gelinceye kadar yolun sol tarafındaki evin bahçesinde bağlı olan ve evin dışında boş olarak gezen köpeklerin tehditkar havlamaları ve taciz yürüyüşlerine maruz kalıyoruz. İlk müdahale eden Yusuf abiye Halil abi de ekleniyor. Ev sahibi kadın da dışarı çıkarak köpeklerine sakin olmaları gerektiğini söyleyerek ısırılmadan yoldan geçmemizi sağlıyor. Burası için evde köpek besliyorlar demek pek iyimser bir tabir olacak. Bir araya gelip çiftlik kuran köpekler  bakmak için yanlarına bir kadın ve çocuk almış demek daha mantıklı. Bir evde 10'dan fazla iri yarı köpek olur ve bunların hepsi de saldırmak için fırsat kolluyor olabilir mi?..  Dönüşte eğer kadın evde olmazsa işmiz var bu köpeklerle..
Köpeklerle olan diyaloğumuzu sonlandırıp Kemek köyüne doğru tırmanmaya başlıyoruz. Yol kenarında asıl mahsülün toplanmasından sonra yeniden çıkan karpuz ve kavun tarlaları. Evet evet doğru tahmin ettiniz. Sadece tadımlık bunlardan da göz hakkımızı aldık. Hem kavun hem de karpuz artık son demlerini yaşıyor olsalar da oldukça tatlıydılar. Kavun ve karpuz yediğimiz noktadan hem Atikhisar Barajı hem de Çanakkale Boğazının büyük bir bölümü görülebiliyor.
Kavun ve karpuzu yedikten sonra yola düşmeye hazırlanırken yanımızdan eşeğiyle bir amca geçiyor ve köye kadar birlikte tırmanıyoruz. Tırmanışlarda eşek daha iyi bizden ama bunun nedenini kısa bir sürede anlıyoruz. her on adımda bir ZOORRTTTT. bu nedenle pek geride kalmamaya özen gösteriyoruz. Eşekle en iyi yolculuk yan yana yapılanmış..
 Zortlaya zortlaya Kemel köyüne ulaşıyoruz sonunda.
Tüm tur güzergahımızda çay içebileceğimiz tek köy Kemel. Ancak biraz önce yediğimiz kavun ve karpuzlar o kadar doygunluk hissi verdi ki çay içmek bile gelmedi içimizden.
Kemel köyünde çay bile içmeden devam ediyoruz yola. Yolun bu kısmında köyün hemen çıkışında sert bir rampa var, sonrasındaki tırmanışların mesafesi uzun olsa da eğimi nispeten daha az. Ama tüm yollar çam ağaçlarının arasından devam ediyor.
Kemel-Fevziçakmak köyü arasında ilerlerken sağ taraftaki ağılları geçince Çanakkale'nin en güzel manzaralarından biri karşılayacak sizi.Sol tarafta Atikhisar Baraj Gölü, sağ tarafta Çanakkale Boğazı. Çanakkale'ye buradan bakmadıysanız Çanakkale'yi gördüm ve biliyorum demeyin. Bir de burayı günbatımında görmek lazım.. şiddetle tavsiye edilir..
Bu eşsiz manzaradan ayrılıp Fevziçakmak köyüne doğru ilerlerken sol tarafta Damyeri Mahallesi bulunuyor. Yol ayrımından daha aşağıda kalıyor Damyeri mahallesi ve yol ayrımından görünmüyor. Yol ayrımında Damyeri'ne doğru dönünce karşı tepede görünen köy ise Yukarıokçular köyü.
Damyeri mahallesine sağmadan devam ediyor ve kısa bir süre sonra Fevziçakmak köyüne ulaşıyoruz. Fevziçakmak köyüne varmadan önce doğal yapının değişmeye başladığı dikkatimizi çekiyor. Zemin çoğunlukla kayalık, dağ tepelerinde çevresinden bağımsız şekilde duran ve bu haliyle heykeli andıran kayalıklar ve azalan ağaçlar. Biraz daha buralarda vakit geçirsek ağaçların arasından Kızılderililer ve onları takip eden kovboylar önümüz sıra geçecekler gibi..
Sonunda Fevziçakmak köyündeyiz . Eski adı Mazılık. Köyün içerisinde gölgeye yerleşip burada dinlenen eşekler dikkatimizi çekiyor. Ve anne eşeğin sıpasını emzirmesine tanıklık ediyoruz.
 İki ulaşım aracı bir arada.. Bisiklet ve Eşek. ya da Surly ve Karakaçan
Öyle şanslıyız ki biz bu güzergahı kullanacağız diye İl Özel İdaresi yola çakıl sermeye başlamış. Herhalde Özel İdarede çalışan Halil abinin daha rahat bir yolculuk yapabilmesi için kurumu tarafından böyle bir çalışma yapılıyor. Bazı kurumlar çalışanlarını tutuyor ve her alanda rahat ettirmeye çalışıyor. Bir anda bunu düşününce gözlerimiz yaşarıyor.
Bu kadar duygusallık yeter deyip yola koyuluyoruz ama çakıla gömülüp dönmeyen tekerleklerle yol almak pek de kolay olmuyor. Son olarak bu çalışmanın Halil abiye yapılan bir komplo olabileceğini de ihtimaller arasına alıyoruz. Çünkü Halil abi Pazartesi günü işe başlayacak… Çünkü biz rotayı daha önceden paylaştık.. Çakıla kapılıp düşsün, takılıp orada kalsın, Pazartesi günü işe ve Çanakkale’ye gelemesin diye düzenlenen bir komplo olabilir mi? Neden olmasın. Bu arada Halil abinin fışkiyeyle ilgisinin olup olmadığı henüz kesinlik kazanmadı. Ama neden olmasın. Yol çalışması yapan araçların  geçmesini beklerken Obaköy sapağında fotoğraf çekiliyoruz.
Obaköy sapağından ayrılıp kısa bir tırmanıştan sonra Tavşantepe sapağına ulaşıyoruz. Ama yola dökülen çakıllar nedeniyle tırmanış pek de kolay olmuyor. Tabi ki yola döktükleri çakıllar nedeniyle daha çok efor sarf etmemize neden olan Özel İdare dinlenip masaj yaptırabilmemiz için Tavşantepe sapağına elektrikli masaj koltuğu bırakmış. Halil abi bu da mı gol değil… Sağını solunu kolaçan ettikten sonra sıra geliyor denemeye.. Elektrik yok ama nolur nolmaz. Halil abiye yönelik hazırlanmış bir suikast girişimi olabilir diye Yusuf abiyi denek olarak kullanıyoruz. Tedirgin ve diken üstünde oturmasının sebebi budur yani.
Tavşantepe sapağından köye doğru ilerliyoruz. Burası da ağaçlar arasında uzanan toprak ve düzgün bir yol.
Sonunda Tavşantepe’ye ulaşıyoruz. Tavşantepe 3 haneden oluşan küçük bir köy. Köyün elektriği ve suyu yok. Elektrik olmayınca aydınlatma mum, lüks vb ile sağlanıyor, su ihtiyacı ise köyün yakınındaki çeşmeden taşınarak karşılanıyor. Elektrik olmayınca ve tüp vb. almak için il merkezi uzak olduğu ve köyde ulaşım aracı bulunmadığı için bahçedeki fırınlar yemek pişirme  konusunda daha fazla önemli duruma geliyor. Yıkılan fırının yerine yenisinin inşa edilme çalışmalarına tanıklık ediyoruz.
Bu köydeki ev, ahır  vb yapıların çatıları düz ve toprakla kaplı. Fevziçakmak köyünden Kayadere köyüne doğru inen yol üzerindeki tepelerden birisinden çıkarılan toprağın çatının üzerine serilmesiyle ve yağmurlarla birlikte bu toprağın sıkışması sonucunda çatının su geçirmez bir hal aldığı söyleniyor. Hatta toprak dam oturduktan sonra üzerinde tavuk gezinse içine su almayacağı iddia ediliyor. Uzun yıllardır bu yöredeki köylerde geleneksel olarak kullanıldığı düşünülürse doğru bir tercih…
Bir Asırı geride bırakan teyze. Çanakkale merkezde ikamet eden çocukları tarafından şehre götürüldüğü ancak orada durmayı reddedip köyüne geri döndüğü, Çanakkale’de yaşamını sürdürme konusunda ikna edilemediği, huzurevi vb. bakım merkezlerine gitmeyi de reddettiği anlatılıyor köylüler tarafından. 1 asırı geride bırakmasına karşın elinde süpürgeyle evini temizliyor ve ev işleri kendisi yapmaya çalışıyor. Teyzeye uzun ömürler diliyoruz.
Tavşantepe sapağına geri dönüp sol tarafa doğru ilerleyince Obaköy’ün diğer girişi sağ tarafta kalıyor. Bu sapaktan Obaköye giden yol dereyi soluna alarak dere boyunca ilerliyor.
Obaköy sapağından sonra Bodurlar köyüne doğru giden yol asfalt ancak bol tırmanışlı. Tırman tırman bitmek nedir bilmiyor. Yılan gibi kıvrıla kıvrıla yukarı çıkan yolun sonunda Bodurlar köyüne ulaşıyoruz. Bodurlar köyünün eşekleri de güneşten korunmak amacıyla caminin gölgesine sığınmış durumdalar.
 Bodurlar köyündeki camiden mataralarımızı dolduruyoruz.
Mataralarımızı doldurduktan sonra Yusuf abi ve ben Osmanlar köyüne doğru ilerliyoruz. Osmanlar köyü Bodurlar köyüne 4 kilometre mesafede. En azından tabelada bu şekilde yazıyor. Toprak olan yolda tam da bizim geçtiğimiz sırada greyder çalışıp yolun bozulan bölümlerini düzeltiyor. Bu nedenle toprak olmasına karşın oldukça düzgün bir yılda ilerliyoruz Osmanlar köyüne doğru.
Sonunda Osmanlar köyündeyiz. Bu köyün girişindeki iki katlı evin önünde kısa bir muhabbet ediyoruz köylülerle. Bu köyde de 5 hane kalmış ancak elektrik şebekesi var. Köyde bulunan  tek ulaşım aracının sahibinin de ehliyeti yok. Bu nedenle ancak Bodurlar köyüne kadar gidip oradan Çanakkale Merkeze ulaşabiliyorlar.
Osmanlar köyünden başka yöne gidiş olmadığı için mecburen Bodurlar köyüne doğru geri dönüyoruz. Dönüş yolunda inekler Yusuf abiye tren muamelesi yapıyor. Ya da önünde saygıyla eğiliyor.. Nasıl isterseniz öyle yorumlayın.(bu arada Yusuf abi de ineğe fena bakmış yani) Ancak pek sık araç geçmeyen yollarda insan görmeye alışık olmayan ineklerin kendilerini korumak amacıyla bisikletin önünden koşup kaçmaya çalışmaları görülmeye değer bir durum. O hantal vücutların ne kadar atik olabileceğinin göstergesi niteliğinde bisikletten kaçışları.
Bodurlar-Osmanlar yolunun Bodurlar köyüne yakın bir noktasında yeni yapılan bir çeşme ve bu çeşmenin karşısında uzanan toprak bir yol var. Üç yolun birleştiği bu noktadaki tarlada çalışan köylülerle muhabbet edip Çanakkale’ye dönüş için en uygun yolun bu yol olduğu bilgisini alıyoruz. Bodurlar köyünden Akçalı köyüne giden yolda tırmanışların bulunması, Bodurlar-Fevziçakmak arasında uzun bir bölüme yeni çakıl dökülmüş olması ve inişte dahi zorluk yaşamamız nedeniyle tamamının inişten oluştuğunu ve Haliloğlu köyünün yanından Çanakkale-Çan karayoluna bağlanacağını öğrendiğimiz yoldan inmeye karar veriyoruz. Bunun için Yusuf abi Bodurlar köyüne giderek orada bizi bekleyen  Yasemin abla ve Halil abiyi çağırıyor çünkü bu noktada ve Bodurlar köyünde cep telefonu çekmiyor. Turkcell hariç.
Daha önce patika şeklinde olan yolun Bodurlar köyünün üst tarafındaki maden ocağının işletilmeye başlanmasıyla birlikte maden şirketi tarafından genişletildiği ve damperli kamyonların kullanımı için oluşturulduğunu öğreniyoruz. Yol Çanakkale-Çan karayoluna kadar derenin yanından ilerliyor. Henüz yağmurlar yağmadığı için derede su yok. Ancak dere yatağındaki kayaların yapısı, bahar ve kış aylarında bu güzergahta irili ufaklı çok sayıda çağlan-çağlayan göreceğimizi söylüyor. Bu güzergahtan kış aylarında da geçmeliyiz diye düşünüyoruz.
Sonunda Çanakkale-Çan karayoluna ulaşıyoruz. Bu yol üzerinde şantiyenin tabelası bulunuyor. Bu tabelanın yanından dere boyunca ilerlerseniz Bodurlar-Osmanlar köyü arasına çıkmanız mümkün. Ama sürekli tırmanmak zorunda olduğunuzu unutmayın. Ama derede suyun bulunduğu bir dönemde geçerseniz göreceğiniz manzaranın tüm yorgunluğunuzu alacağına eminim.
Asfalt yol üzerinden  Çanakkale’ye doğru dönüşe geçiyoruz.
Dönüş yolunda batmakta olan güneş güzel gölge manzaraları sunuyor ve bunu fotoğraflamak kalıyor bize.
Kayadere köyünde yol kenarındaki bakkalda mola veriyoruz. Çay Erdal Bakkal’da içilirse, maden suyu da Kayadere Bakkal’ında içilir deyip yudumluyoruz maden sularımızı.
  Mola sonrasında Çanakkale'ye doğru yol alıyoruz yeniden
Hava henüz kararmadan tam da vaktinde dönüyoruz Çanakkale’ye. Yola çıkarken 65 kilometre olarak planlamış olsak da yol çalışmaları nedeniyle tur anında rotamızı değiştiriyor ve toplamda 87 kilometre pedal çevirerek Çanakkale’ye dönüyoruz. Özellikle Çanakkale-Çan karayoluna ininceye kadar geçtiğimiz rotayı düşününce iyi ki rotamızı değiştirmişiz diyorum. Başka turlarlar da buluşmak üzere… Bizi izlemeye devam edin.