24 Eylül 2013 Salı

Çanakkale-Çamyayla Turu

Tarih: 21.09.2013
Mesafe: 100 Km
Yol Arkadaşları: Mehmet KAZANCI, Yusuf ÜÇÜNCÜ,  Ayşen AKGÜN, Fettah UYANIK, Kerem İDİKUT, vd.

Route 2,334,212 - powered by www.bikemap.net

    2.Keşan Saros Dağ Bisikleti Festivalinden sonra Çanakkale'deki ilk hafta sonu turumuzu Çamyayla köyüne yapıyoruz. Festival sonrasında Yunanistan'a pedallayarak giden Halil abi ve Yasemin ablanın dönüşlerini beklemek ve okulların açıldığı ilk haftayı dinlenerek geçirmek amacıyla Festival sonrasındaki haftayı tur yapmadan geçirdik. Yasemin-Halil çiftinin  Yunanistan turuna ilişkin detayları merakla bekliyoruz. Fotoğraflar etkileyiciydi, tur hikayesini de öyle olduğundan eminim. "Peki şimdi nolacak Halil Abi?"...
     Tura çıkmadan önce kendiimize hedef olarak belirlediğimiz Çamyayla köyü Kirazlı'nın arka tarafında doğusunda kalan bir köy. Bu köye karayoluyla ulaşım Kirazlı üzerinden sağlanmakta. Ancak biz bu köye Lapseki ilçesinin köy yollarını kullanarak ters taraftan ulaşmayı planlıyoruz. Yaklaşık 100 kilometre civarında çoğunluğu tırmanışlardan oluşan bir tur planladığımız için sabah erken saatlerde yola çıkmaya karar veriyoruz. Daha önceki turlarımızda olduğu gibi Golf Çay Bahçesine buluşuyoruz. Ama daha erken bir saatte.. 
Saat 08:00'de Golf Çay Bahçesinde buluşup kahvaltı ve çay faslının sonrasında 08:45 dolaylarında yola koyuluyoruz. Karacaören köyüne doğru ilerliyoruz.
Karacaören köyüne girmeden önce yolun sol tarafından bulunan tatlı su çeşmesini önünde toplu bir fotoğraf çekimi gerçekleştiriyoruz. Yine benim makineyle. Ama bu sefer tripot değişik. Bu nedenle makine suya düşmeden fotoğraf çekebiliyor.
Karacaören köyünün içinden geçtikten sonra  Çanakkale-Lapseki karayoluna çıkıyoruz. Karacaören yolunu hemen karşısında Özbek köyünün girişi bulunuyor. Bugünkü turumuzda Özbek köyü yer almadığı için bu köye girmeden anayol üzerinden Musaköy sapağına doğru ilerliyoruz.
Özbek köyünü arkamızda bırakarak Musaköy'e doğru ilerliyoruz ve kısa bir süre sonra Musaköy yol ayrımına ulaşıyoruz.
Anayol üzerinden Musaköy'e giden 2 kilometrelik yol tamamen tırmanıştan oluşuyor. Yolun düzgün ve asfaltlı olması ayrıca eğimin yüksek olmaması nedeniyle pek zorlanmadan ulaşıyoruz Musaköy'e. Musaköy'ün hemen girişinde yola uzanan bir ayva ağacından göz hakkımızı alıyoruz. Ağaca ve üreticiye zarar verecek düzeyde değil, 7 kişi için sadece tadımlık 1 adet ayva. 
Musaköy'ün girişinde  yolu tamamen kapatan keçilerin geçişini bekliyoruz, yola devam edebilmek için. Her zaman araçları ya da yayları bekleyecek değiliz ya. biraz da keçileri beklesek nolur sanki..Keçilerin Geçişi... hem kulağa hem de göze hitap ediyor. Güzel ve tanıklık edilmesi gereken bir andı..
Keçilerin geçişi tamamlandıktan sonra köy meydanına iniyoruz ve burada kısa bir çay molası veriyoruz. Bundan sonra gideceğimiz köylerde çay bulabilme ihtimalimiz düşük en azından Kızılkeçili ve İğdelik'te. Lapseki'nin köylerini bilemem.
"Ufo gören masum köylü"nün değişik bir versiyonu gibiydi bizi uzun uzun süzen köylüler. Kasklı, taytlı bisikletçi gören masum köylüler..
Musaköy'de çaylarımızı içtikten sonra  Kıazılkeçili'ye doğru yola koyuluyoruz. Önümüzde yaklaşık 5 kilometrelik bir tırmanış var. bu tırmanış öncesi tek iniş, Musaköy'ün içerisinden dereboyuna iniyor ve sonrası aralıksız tırmanış..
Kızılkeçili'ye doğru tırmanmaya başlamadan arkamıza dönüp baktığımızda günebakanların arkasında, dağın yamacına yaslanmış duran Musaköy'ü görüyoruz. Yukarılara çıktıkça zaman zaman bu köyü görecek olsak da bu noktadan kompozisyon en güzeli bence. 
Yapıldak altından Musaköy altına doğru uzanan sulama kanalı Kızılköy sapağının başladığı noktadan geçiyor. Bu kanaldan sonra aralıksız tırmanışımız başlıyor Kızılkeçili'ye doğru.
Yukarı doğru tırmandıkça manzara daha da güzelleşiyor ve tamamıyla boğaza hakim bir konum almaya başlıyor.
Yaklaşık 5 kilometrelik tırmanışın sonunda Kızılkeçili köyüne ulaşıyoruz. Köyün hemen girişinde bulunan dere yatağının yan tarafında tatlı su çeşmesi bulunuyor ve bu çeşmenin suyu yıl boyu kesilmeden akıyor. İçimi kolay ve güzel.. Tavsiye ederim. Kış aylarında hemen alt taraftaki derede akan suların şırıltısı ve ağaçların hışırtısı bu mekana muhteşem bir güzellik katıyor. İlk ya da son fark etmez. ama mutlaka bir bahar mevsiminde but-raya yolunuz düşsün.. O zaman ne anlatmak istediğimi daha iyi anlayacaksınız..
Köyün girişindeki çeşmenin başında çınar ağaçlarının altında kısa bir mola verdikten sonra köyün içine doğru ilerliyoruz. Köyün merkezinde de bir damın duvarına bitişik şekilde duran çeşme var. Çeşmenin görüntüsü güzel ancak su yok.
Kızılkeçili köyünün içinde durmadan İğdelik'e doğru ilerliyoruz. Kızılkeçilinin içinden asfalt yolu takip edince Yukarı Okçular köyüne ulaşılıyor. Biz köy kahvesinin hemen önünden geçip toprak yoldan İğdelik'e doğru ilerliyoruz.
Kızılkeçili köyünden İğdelik'e giden yol toprak ancak oldukça düzgün. 
 Yol kenarında biri serbest biri bağlı iki at görmek güzel sürpriz oldu bizim için.
Çam ağaçları, doğal ortam Ege kıyılarında bir tarafınızda deniz bir tarafınızda çam ormanları sahil şeridinde pedallıyorsunuz hissi yaşamanıza neden oluyor. Halbuki Çanakkale'nin iç kısımlarına doğru gidiyor ve denizden uzaklaşıyoruz.
Geleneğimizdir. Her güzel turda mutlakla bir zincir kopartırız. ZKY (Zincir Koparan Yusuf) yalnız değildir diyen Fettah da zincir koparanlar kervanına katılıyor ve haklı olarak ZKF (Zincir Koparan Fettah) ünvanını alıyor.
 Fettah ve Halil abi zinciri tamir ederken bizler de yol boyundan göz hakkı olarak alınan kavun ve ayvaları yemeye başlıyoruz.
Meyveleri yiyip zinciri tamir ettikten sonra yeniden yola koyuluyor ve kısa bir süre sonra İğdelik köyüne ulaşıyoruz.
İğdelik üç beş haneden oluşan küçük bir köy. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz turlarda gittiğimiz Çanakkale Merkeze bağlı diğer köylerde görmediğimiz bir ayrıntı çekiyor dikkatimizi. Bu köyün meydanında su dolu bir havuz var. Hayvanların su ihtiyaçlarını karşılamak için yapıldığı anlaşılan bu havuzun benzerlerini birazdan gideceğimiz Lapseki'nin dağ köylerinde de göreceğimizi bu aşamada bilmiyorduk tabi ki. 
Beybaş'a gitmek için kullanacağımızın yolun hemen kenarında bulunan iki katlı ev dikkatimizi çekiyor. İyi bir tadilat gördüğü ve emek harcandığı her halinden belli olan evin bahçesindeki radyodan türküler ulaşıyor kulaklarımıza. ve kısa bir süre sonra evin içerinden bahçeye çıkan evin sahibiyle muhabbete başlıyoruz. Evin bahçesinde ve duvarında yer alan eski dönemde kullanılan tarım ve hayvancılıkla ilgili aletler de ayrı bir hava katmış bu eve...
 Evin bahçe duvarının dışında bulunan ve tellerle çevrilmiş olan çiçeklik de rengarenk ve bakımlı çiçekler barındırıyor.
Güzel bir sohbetin sonrasında yeniden düşüyoruz yola. şimdiki hedefimiz dağ yollarından Lapseki ilçesinin Sazak köyüne ulaşmak. Sazak köyüne kestirmeden gidecek olan yola nereden gireceğimiz konusunda kısa bir tereddüt yaşıyoruz. İğdelik'ten sonraki inişin sonlanıp kısa bir düzlük bulunan alandaki sapaktan sola girmek gerekirken biz dere boyuna kadar indik. Dere kenarında bir çeşme var bu çeşmenin yanından içeriye doğru giden yol kısa bir süre sonra dere yatağının içinde kayboluyor. Ve biz yukarıdaki yol ayrımını kullanmamız gerektiğini anlıyoruz. Ancak yanlışlıkla girdiğimi dere boyu o kadar güzel manzararlar barındırıyor ki ne fazladan yol yapmış olmak ne de yolu kaybetmiş olmak canımızı sıkmıyor. Bu kayboluştan güzel manzaralar eşliğinde çıkıyoruz. Tesadüfen bulduk ama çok beğendik. Fotoğrafları görünce eminim siz de beğeneceksiniz. Söz fotoğrafların;
Bu dere yatağında eski dönemlerde bir yapı varmış ancak ne olduğuna ilişkin bilgi edinemedik. Su kemeri olma ihtimali yüksek. Tabi orman içerisinde eski bir yapı olur da etrafında define aranmaz mı. Aranmış tabi ki de. Kocaman bir çukur açılmış ve kapatılmamış. Bu bölgeye ilişkin tarihi bir araştırma yapmak da lazım deyip bizi Sazak'a götürecek yol ayrımına doğru ilerlemeye başlıyoruz.
İğdelik'ten geldiğimiz yoldan hiçbir yöne sapmadan Umurbey civarına ulaşılıyor. Buradaki kavşakta Umurbeye, Kangırlı'ya, Beybaş'a ve İğdelik'e giden yollar kesişiyor. Bİz biraz önce tereddütte kaldığımız yoldan Sazak'a gitmek amacıyla geriye doğru tırmanıyoruz. İğdelik ve üzerinde köprü bulunan dere yatağı arasında kalan ve yolun düzleştiği noktadaki traktör yolundan gitmek gerekiyor Sazak'a. Bu yol ayrımının tan karşısında kocaman düz ve geniş bir tarla bulunuyor, iki tepenin arasında. Giderseniz aklınızda bulunsun.
 Bu yolda da içilebilir tatlı su çeşmesi var. ve yollar sağlı sollu ağaçlarla kaplı..
Geldiğimiz yolun bulunduğu tepe ve karşıdaki Szak köyünün bulunduğu tepe arasındaki dere yatağından geçiyoruz ve hemen dere kenarında bulunan boş ve geniş tarlanın yanı başındaki çeşmeden su içiyoruz.
 Çeşmenin üstündeki arapça yazının "Bismillahirrahmanirrahim" olduğunu söylüyor Halil abi.
 Çeşme'nin hemen üst tarafında Sazak köyü var. Kısa ve sert bir tırmanıştan sonra Sazak'tayız.
Sazak köyü desek de aslında Beybaş köyünün bir obasıymış ve üç beş haneden oluşuyormuş. Bunu daha sonradan öğreniyoruz. Sazak'tan sonra Beybaş'a giden yol çoğunlukla inişi. Toprak ama düzgün yol üzerinde rahatça ilerliyoruz. İğdelik'ten sonra çoğunlukla indiğimizden kafamızda soru işaretleri çoğalıyor. 600'lü metreleri bulacak olan yüksekliğe ne zaman ve ne kadar mesafede çıkacağız.
Sazak'tan Beybaş'a giden yol üzerindeki domates tarlasındaki domateslerin tadına bakıyoruz. Çok değil sadece göz hakkı sayılacak kadar..
 LEzzetli tarla domateslerinden tattıktan sonra Beybaş'a doğru pedallamaya devam ediyoruz.
Ve Beybaş köyündeyiz. Çevresindeki köylere göre daha büyük bir yerleşim yeri olan Beybaş köyünün temel geçim kaynağı hayvancılık ve tarım.
Beybaş köyünün meydanında bulunan kahvede mola veriyoruz. Yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerimizden oluşan öğle yemeğimizi köy kahvesinin bahçesindeki ceviz ağaçlarının gölgesinde yiyoruz. Öncesinde ve sonrasında içtiğimiz çayın tadı harikaydı. Musaköy'den sonra ilk defa çay içiyoruz bu turda. Bunun da etkisi olabilir ama çay gerçekten iyiydi. 
Yemeğimizi yiyip kahvedekilerle sohbet ettikten sonra bizi görüp yanımıza gelen köyün bisikletli çocuklarıyla da kısa bir muhabbet ediyoruz.
Küçük bisikletle mini bir köy turunun ardından yola koyulma vakti geliyor. Yolumzu uzun daha. Bir an önce çıkmak lazım yola. Köy içinden Akçaalan-Hacıgelen Kavşağına çıkan toprak yoldan ilerliyoruz. sağ tarafta büyük bir besi çiftliği bulunuyor. Büyük baş hayvan besiciliği yapılan bu çiftlik oldukça iyi kurgulanmış.
Yolda ilerlerken önümüze bir kavşak çıkıyor. Oradan mı buradan mı derken 50 metre önce yanlarından geçtiğimiz köylülere yolu sormaya karar veriyoruz ve tam da bu sırada köylülerin yanından geçmekte olan Ayşen'e durmasını işaret ediyoruz. Ayşen durdu ama Fettah duramadı. önüne bakarken aniden duran Ayşen'i fark edemeyip arkadan Ayşen'in bisikletine çarptı. Arkadan çarptığı için 8/8 oranında kusurlu olan Fettah'ı Ayşen'e havale ediyoruz. Biz karışmayız. Bu kadar olayın üzerine köylülerin verdiği cevap daha sevindiriciydi. "İstediğinizden gidin aynı yere çıkıyor zaten". Biz sağ taraftakini tercik edip pedallamaya başladık 20 metre sonra tepede yandaki yolla birleştiğini gördük. BU kadar karmaşa ve çarpışmanın nedeni bu muydu dememek elde değil. BU MUYDU?
Sonunda Hacıgelen-Eçialan yönüne giden yola ve bu yoldaki Akçalana kavşağına ulaşıyoruz. Asfalt yola çıktık ama ortada asfalt yok. Yolu genişletmek ve yeniden asfaltlamak için mucur dökülmüş yola.. Bİr müddet daha toprak yolda pedallamaya devam.
İlerleyen kilometrelerde yol asfalta dönüyor. Asfalt olsa da çoğunlukla tırmanışlardan oluşuyor. Bir tepeden öbür tepeye zirvelerde pedallıyoruz.
Siz miydiniz asfalt isteyen alın size asfalt. Asfalt öncesi yolun bir kısmı ziftlenmiş.birazdan üzerine çakıl da dökecekler ama biz o kadar bekleyemeyeceğiz. Kenardan kenardan yola devam..
Tam kenardan gidebileceğiz diye sevinirken bu sefer yolun her tarafına zift dökülmüş. kimimiz kenardan yağmur kanallarından binerek kimimiz bisikleti ittirerek, kimimiz de ziftin üstünden bisiklete binerek geçiyor bu bölümü. Farklı bir deneyim oldu hepimiz için..
 Ve ilk çeşme başında temizlenme çalışmaları..
Ziftlerimizden arındıktan sonra Hacııgelen'e doğru tırmanmaya devam ediyoruz ve sonunda Balcılar-Hacıgelen Kavşağına ulaşıyoruz. Ana yoldan ayrılmadan devam edince Balcılar ve Eçialan köylerine oradan da Çan ilçesinin köylerine ve Çan ilçe merkezine gidilebiliyor. Bizim hedeflediğimiz Çamyayla'ya gidebilmek için sağ tarafa sapıp önce Hacıgelen'e ulaşmamız gerekiyor.
Hacıgelen köy merkezi kavşaktan 1 kilometre içeride kalıyor. Bu köy de küçük bir köy.
 Köy küçük ama bu köyde bulunan Telekom Telefon Santrali enerji ihtiyacını güneş enerjisi panellerinden sağlıyor.. Bu da ilginç bir ayrıntı oldu tabi.
 Üçpınar'a doğru ilerlerken arkada kalan Hacıgelen köyünün görüntüsü.
Hacıgelen köyünü ardımızda bırakıp Üçpınar köyüne doğru ilerliyoruz.
 Üçpınar köyüne ulaşıncaya kadar hatırı sayılır derecede yokuş tırmanıyoruz ve sonunda bu köye ulaşıyoruz.
 Üçpınar köyünün minaresi ilginç..
 Üçpınar köyünün hemen çıkışında yol kenarında istiflenmiş odunların yanında mola vererek arkada kalan arkadaşlarımızı bekliyoruz.Tabi beklerken de fotoğraf denemeleri gerçekleştiriyoruz. Bu çekimlerde model Halil abi.
 Halil abiden sonra birer poz da ben ve bisikletimden
Üçpınar'dan sonra Harmancık köyüne doğru ilerliyoruz. Yol kenarında gördüğümüz böğürtlenlerden yiyoruz ancak genel olarak ekşi oldukları için pek de memnun etmiyor bu karşılaşma bizi. Bir iki böğürtlen atıştırdıktan sonra Harmancık'a doğru yol alıyoruz.
 Ve Harmancık'tayız.
Harmancık köyünün minaresi işlemeli ve oldukça gösterişli.  Çevre köylerde bu kadar işlemeli ve süslü bir minare gördüğümü hatırlamıyorum. Bu köyün meydanında da yuvarlak bir havuz var.
Harmancık'ta fazla zaman kaybetmeden Çamyayla köyüne nasıl gideceğimizi öğrenip yola koyuluyoruz yeniden Daha uzun yolumuzun olması ve günlerin de kısalmaya başlaması bizi daha çabuk hareket etmeye zorluyor. Bu nedenle köylerde fazla vakit harcamamaya dikkat ediyoruz. Çamyayla köyüne giden yol da toprak ve tırmanışlar bu yolda da devam ediyor.
Harmancık-Çamyayla arasındaki yolda sıklıkla inekler tarafından yolumuz kesiliyor. Buradaki inekler başıboş olarak yayılmaktalar. Bir nevi büyük baş hayvanların Gökçeada'sı durumunda bu bölge.
 Bölge'nin en yüksek noktasında olduğumuzun kanıtı telsiz vericisi. Yaklaşık 670 metre yükseklikteyiz.
Yanından bisikletle geçen Yasemin ablaya uzun uzun bakıyor inek. Sanırım ilk defa bisiklet gördü. Tren de geçmediğine göre bizim geçişimiz şenlik olmuştur hayvanlar için.. Bir sene yetecek kadar geyik malzemesi toplamışlardır aralarında. "Hiç unutmam bir gün  7 manyak adına bisiklet dediklerini sonradan öğrendiğimiz aygıta binmişler, taaa Çanakkale'den buraya gelmişler..." diye başlayıp devam edecek hikayelerdeki 7 manyak kahraman biziz. İsimlerimiz en tepede yazılı.. Napalım... bütün dünya yel değirmenini, ya da yapanı değil ona savaş açan Don Kişot'u konuşuyor hala. manyaklığın da kendine özgü tadı var.. Alıştık biz.. Halil abinin dediği gibi; "agresifiz, kompleksliyiz, saplantılarımız var, TV İzlemeyiz, jazz dinler, belgesel seyrederiz" 
Tırman tırman nereye kadar... Zirveye çıktıktan sonra sağlam bir inişle Çamyayla köyüne ulaşıyoruz. Sonunda Çamyayla'dayız. Saatler ilerliyor ve daha gidilecek çok yolumuz var. Yola çıkarken Çamyayla'dan Osmanlara geçip oradan Bodurlar üzerinden Çanakkale'ye dönmeyi hedeflemiştik ancak parkurun büyük bir kısmını tırmanmak beklediğimizden daha fazla yordu izi ve planımızı aksattı. Bu nedenle yorgunluk da iyice bastırırken bir an önce eve dönmeye karar veriyoruz. Köylülerden öğrendiğimiz kestirme yolu kullanarak Kocalar-Karacalar arasındaki toprak yola çıkacak, Karacalar üzerinden Kirazlı'ya ulaşıp bu yoldan Çanakkale'ye döneceğiz. Çok geç saatlere kalmadan eve varabilmemizin en mantıklı yolu bu.
 Dik ve kaygan patikalardan iniyoruz dere yatağına
Karşı dağda tepeye doğru uzanan beyaz bölüm yukarıya çıkacağımız yol. İniş kadar çıkış da  zorlayıcı olacak anlaşılan.
Tırmanmaya başlıyoruz. İlk başlarda taşların sürekli kaymasından dolayı binerek ilerlemek mümkün olmasa da bir kaç metre sonra bisiklete binerek ilerlemek mümkün hale geliyor. Tabi güç kaldıysa. Çünkü tırmanış dik ve uzun.
Zaman zaman biz bisikleti, zaman zaman da o bizi taşıdı ve sonunda Kocalar-Karcalar arasındaki toprak yola ulaştık. Bu yol Karacalar köyüne kadar iniş olarak devam ediyor. bir çırpıda Karacalar'a varıyoruz ama köy hayalet köy nerdeyse. ortalıkta görünen kimse yok. Biz de durmadan  geçiyoruz. 
Karacalar köyünün  çıkışı da tepenin diğer kısmındaki dere yatağına kadar iniş. Tabi bu inişin bir de çıkışı var. Kirazlı'nın üst kısmındaki çakıl depolama alanına kadar sürecek tırmanışa başlıyoruz. Ve Önümüzde bundan başka önemli sayılabilecek bir tırmanış kalmadığının verdiği rahatlıkla kendimizi motive etmeye çalışıyoruz.
Sonunda Kirazlı görünüyor. Hemen önümüzdeki binalar şimdi kapalı olan Kirazlı Yatılı İlköğretim Bölge Okuluna ait. bir dönemin efsane okulu, anne-babası olmayan, ekonomik zorluk çeken ya da okulunda köy bulunmayan çocukların  eğitim aldıkları, bir dönemin efsane okulu artık yok. O da bu okulda eğitim alan çocukların anıları gibi mazide kaldı.
Kirazlı köyünün içine girmeden Çanakkale-Çan Karayoluna çıkıyoruz ve  yaklaşık 6 kilometre sürecek iniş öncesi mola veriyoruz. Yusuf abinin yanında getirdiği küçük waffleler ne de iyi geldi enerji vermek açısından. Herkes yorgun ve bir an önce eve ulaşmak istiyor. Molayla fazla vakit kaybetmeden koyuluyoruz hemen yola. Yolda küçük çaplı molalalar  versek de  yol üstündeki köylere girmiyoruz.  Akşam karanlığı yavaş yavaş Serçeler köyünü ele geçirirken biz Çanakkale'ye doğru pedallamaya devam ediyoruz.
Sabahın erken saatlerinde başladığımız turumuzu akşam karanlığında ışıklarımızın yol göstericiliğinde tamamlıyoruz.

Yaklaşık 100 kilometre süren turumuzun yaklaşık 60 kilometresi off-road tırmanış şeklinde geçti. Bu durum beklediğimizden daha çok yorulmamıza neden olsa da aldığımız keyfin de beklediğimizden çok olduğunu belirtmek lazım. Tur boyunca iki hafta önce katıldığımız Keşan Saros Dağ Bisikleti Festivali'ni andık. Yollar ve parkurlar benzese de mesafe iki katına çıktı. Ve bu vesileyle özellikle off-road içeren turları 50-60 kilometreyle kısıtlı tutma kararı aldık.

Yorucu ama güzel bir tur oldu. Katılıp pedal çevirenlere, katılamayıp bilgisayar başında sıkılmadan sonuna kadar  okuyanlara, beğenenlere, beğenmeyenlere, takdir edenlere, kıskananlara... Herkese Sonsuz TEŞEKKÜRLER.. Sonraki turlarda görüşmek dileğiyle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder