18 Eylül 2013 Çarşamba

Ula-Yerkesik-Akbük-Akyaka Turu

Tarih: 20.08.2013
Mesafe: 80 km
Yol Arkadaşları:Mehmet KAZANCI
Güzergah: Ula-Gülağzı-Doğanköy-Yerkesik-Menteşe-Derinkuyu-Denizovası-Akbük-Akyaka



Route 2,296,784 - powered by www.bikemap.net

Yıllık iznim nedeniyle Ula'da bulunduğum süreçteki ikinci turumu Yerkesik üzerinden Akbük koyuna yapmaya karar verdim. İlk turda teslim bayrağını çeken Ulaş ve Kerem bu turda benimle değiller. Onlarla ve diğer aile fertleriyle Akbük koyunda buluşup denize gireceğiz. Bu şekilde planlamayı yaptıktan sonra bisikletim ve malzemelerimin son durumlarını da kontrol edip koyuluyorum yola.. Ula'dan çıktıktan sonra Muğla yolundan ilerleyip Gülağzı  kavşağından Yerkesik'e doğru ilerleyeceğim. Önce Ula'yı arkamda bırakarak Muğla-Marmaris Karayoluna çıkıyorum. Daha önce eski mezarlığın duvarının dibinde bulunan ilçe tabelası zamanla şehir dışına doğru ilerledi ve son olarak Karakovalık mevkiinde anayol üzerinde. Şehir Merkezi 3-4 kilometre içeride tabeladan. Tabelanın gün geçtikçe dışarı çıkması ilçenin büyüdüğü anlamını taşımıyor tabii ki. Çocukluğumda 5070, lise yıllarında 5170 ve sonrasın 5200 olan ilçe nüfusu şimdi 5600. Eğitim seviyesinin yüksek olması, üniversiteye gidenlerin işe başlayıp emekliliklerinde ilçeye dönmeleri, doğum  ve ölüm oranlarının yüksek olmaması ve birbirini dengelemesi, sanayinin olmaması nedeniyle dış göç almaması gibi nedenler ilçenin nüfusunun hep aynı kalmasının nedenlerinden. Neyse Ula üzerine tahlilleri sonraya bırakıp tura dönelim..
 Ula'dan çıktıktan kısa bir süre sonra Gülağzı köyündeyim. Gülağzı Muğla Merkez ilçeye bağlı köylerden biri.
Gülağzı köyü girişindeki kavşaktayım. Sol tarafta Gülağzı,  Sola dönmeyip düz gidince yol Muğla merkeze ulaşıyor.
 Gülağzı Doğanköy arası da oldukça kısa. Doğanköy'e ulaşmak pek zaman almıyor..
Yerkesik beldesine giden yol Doğanköy'ün içinden geçiyor. Köyün içerisinde yol ikiye ayrılıyor sol taraftan devam edinceYenice ve Kuyucak'a, sağ taraftan devam edince Yerkesik ve Akbük'e doğru gidilebiliyor.
 Doğanköy ve Yerksik arası da oldukça düz ve herhangi bir tırmanış barındırmıyor. Yerkesik'in girişinde sol tarafta yamaçta yükselen çok katlı binalar dikkat çekiyor hemen ve büyük bir şehir merkezine doğru ilerlediğniz hissi yaşatıyor. Ama gerçek pek de öyle değil.. Yerkesik Muğla merkez ilçeye bağlı beldelerden biriydi. Son yasal düzenlemeyle Muğla Büyüğkşehir olunca Yerkesik de belediyelik vasfını kaybederek Muğla'nın Merkez ilçesi Menteşe'nin bir mahallesi haline geldi. Gülağzı ve Doğanköy ve dipğer köyler gibi.
Yerkesik, Muğla'nın denize yakın köylerine ulaşım sağlayan yolların kesiştiği bir noktada kurulu ve kavşak görevi görüyor. Muğla merkezden bir çok köye ulaşmak için Yerkesik'ten geçmek gerekiyor.
Akbük önemli bir koy ve turizm merkezi olduğu için tüm kavşaklarda Akbük'e nereden gidileceğini gösteren tabelalarla karşılaşmak olası.
Yerkesik'in içerisinden geçerken karşıma çıkan yol ayrımlarında tabelalar yönlendirici oluyor Akbük'e giden yolu bulmam için. Yerkesik'ten sonra Menteşe Mahallesindeyim. BU mahalleyi diğerlerinden ayıran özellik Kerimoğlu Türküsü Evi'ni barındırması. Daha açık anlatımla; Kerimoğlu Türküsüne konu olan Eyüp'ün uykusunda vurulduğu ev bu köyde ve bu ev Yerkesik Belediyesi tarafından restore ettirilerek turizme kazandırılmış. Türkü'nün hikayesi ve bu hikayenin geçtiği mekanlar fotoğraflarda.. Küçük tanıtımlar dışında olayın gelişimini ve türkünün yakılışını yazıyla anlatmaya çalışarak yönlendirici olmak istemem. söz fotoğrafların.
Sokağa açılan bahçe kapısı
 Kerimoğlu Eyip'ün uykusunda vurularak öldürüldüğü ev
 Evin restore edilmeden önceki hali
 Evin iç kısmından görüntüler
 Bahçe içerisine sonradan inşa edilen ve müze görevi gören yapı
 Müze'nin içinden görüntüler;
 Evden ayrılmadan önce bahçeden çeşitli kareler
Öldürüldükten sonra ailesine teslim edilmeyen Kerimoğlu Eyüp'ün mezarı bu mahallenin mezarlığında bulunuyor.
 Kerimoğlu'nun mezarının başından ayrılıp yeniden düşüyorum yola. Hedef öncelikle Sarnıç köyüne ulaşmak. Sarnıç köyüne giden iki yol var. bu yollardan birisi Derinkuyu ve Denizovası'nı takip ederek Sarnıç köyüne ulaşıyor. Diğer yol ise Kıran köyü üzerinden Sarnıç köyüne ulaşıyor. Daha önceden arı kovanlarımızı buraya getirdiği, dayımlarla sık sık kovanları takip için buraya geldiğinden dolayı coğrafyayı iyi bilen babamın tavsiyesi Kıran köyü üzerinden gitmem. Evde konuşurken bu öneri kafama yatmasına karşın Kıran köy yolunun genişletme çalışmaları nedeniyle yolun toz içerisinde olmasından dolayı yolculuk esnasında diğer yolu kullanmaya karar veriyorum.Sonradan öğrendiğim kadarıyla iktidar partisi milletvekillerinden birisi Kıran köyünden... Ve bu köyün yollarının genişletilmesine yönelik çalışmalar son hızla yürütülüyor. Bundan ayrı Kıran köyünün bağlı bulunduğu belde olan Yerkesik'e 112 Ambulans Hareket Merkezinin açılması, Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğü'nün Yerkesik belde merkezine taşınmış olması, haftanın belirli günlerinde köyün sağlık ocağıına uzman doktorların gelerek poliklinik hizmeti vermeleri ve daha niceleri. söz konusu milletvekilinin doğup büüydüğü topraklara olan şükran borcunun taksitleriymiş..
 Derinkuyu'ya doğru ilerledikçe yükseltinin yanında doğanın güzelliği de artıyor. El değmemiş, muhteşem bir doğa..
Yolun hemen kenarına kurulu Derinkuyu köyünün merkezine girmeden yolun akışını da bozmamak adına asfalt yoldan ilerlemeye devam ediyorum.Daha çok tırmanış var önümde..
Derinkuyu köyünde durmadan ilerleyip Denizovası köyüne ulaşıyorum. Bu köy çevre köylere göre daha büyük ve içinden geçen yolun iki yanında  uzanıyor. Daha sonra öğrendiğime göre aynı köyde ikamet etmelerine karşın yolun iki yanında ikaet eden köylüler birbirleriyle anlaşamıyorlarmış ve bu nedenle köy ortadan ikiye bölünmüş bir görüntü sergiliyormuş. Nedenini merak ettim. en kısa zamanda öğrenmeliyim. Bir sonraki yaz tatili için yapılacak işler listesinin başına bu konunun araştırılmasını koyuyorum..
Köy içi tartışmalara bulaşmadan sessiz sedasız geçiyorum köyün içerisinden. Tam köyden çıkacakken yol kenarında hayır amaçlı konuşmuş olan buzdolabını fark ediyorum. Günün bu sıcak saatinde o kadar makbule geçti ki buzdolabını yaptıranlar gerçekten hayır işlemiş oluyorlar. çeşme etrafında toplanıp su içen arıların varlığına rağmen kana kana su içip mataralarımı dolduruyor ve yeniden yola koyuluyorum.
Denizovası'nı arkamda ve bulduğum gibi yolun iki yanında bırakarak devam ediyorum pedallamaya. Önümdeki hedef köy Sarnıç... Ancak bu köye ulaşıncaya kadar aşılacak dağlar, çıkılacak rampalar var..Bu sıcakta kırıcı rampaları tırmanmanın tek teselli edici yanı muhteşem manzara ve el değmemiş doğa.. Fotoğrafları görünce sizin de hak vereceğinize inanıyorum..
 Zirve noktasının biraz aşağısından çevrenin görünümü.
Amansız tırmanışlar ve arıların tehditkar uçuşlarına rağmen sonunda Sarnıç köyüne ulaşıyorum. Yolun bundan sonrasında önemli sayılabilecek bir yükselti yok ve çoğunlukla inişlerden oluşuyor. Bu köye gelince Akbük'e varmış olma hissini yaşamanın nedeni biraz da bu olsa gerek.
 Ne demişler? Her çıkışın bir inişi vardır. Bu kadar tırmanıştan sonra sıra inişlerde..
İnişler devam ederken Deniz'in ve Akbük koyunun görüldüğü ilk nokta burası.. Akbük koyunun yukarıdan görünüşü muhteşem.
 Yularıdan inen  yol Akyaka-Ören yolu tarafından kesiliyor. Bu kavşaktan sonra da inmeye devam ediyorum.. Aşağıya iniliyor olsa da manzara güzelliğinden birşey kaybetmiyor.
Uzun süren tırmanışa oranda kısacık süren iniş sonrasında Akbük koyundayım.. Bizimkiler de benden bir kaç dakika önce gelmişler koya.doğruca onların yanına gidiyorum. Akbük koyunda bisikletle dolaşmak da zewvk verici ve daha çevreci. Ne doğaya salınan egzoz gazı ne de insanlara günü zehir eden toz bulutu var. %100 temiz ve çevre dostu bir ulaşım aracı bisiklet..
 Akbük koyunun yan tarafında kalan çadır kampının da arkasında bulunan ve yangın müdahale ekiplerinin konuşlandığı binanın ön tarafında yer alan Akvaryum koyunda ağaçlar altına yerleşiyoruz piknik için..
Ben bu kadar kilometre pedal çevireyim, 860 metre civarında yüksekliğe çıkayım, bisikletten inmeden dağları tırmanayım... toplamda yaktığım kalori Şener eniştemin ızgarada pişirdiği tavuklardan alacağım kalorinin yanında solda sıfır.. Enişte senin yaptığını düşman yapmaz valla. BU arada Görkem'deki göbeğin nedeni de bu karede gizli sanki..
 Yaz tatilimizin yıldızı Safran..
 Safran dolaşsın, Kerem çözsün. Nasıl bir düzen bu böyle..
 Görümceler çalışıp gelin kaytarıyor mu. Yoksa bana mı öyle geliyor? Ben fotoğrafın yalancısıyım..
 Ekin ve Deniz ablası hamakta..
 Biz yeriz de Safran bakar mı o da kemikleri yedikten sonra yalanıyor..
İnanmıyorum. Bu fotoğrafı facebookta da yayınlayacaktım ama neyse.. Deniz eliyle yemek yiyor. Tarihe tanıklık eden bir fotoğraf bu..
Akbük'ün temiz ve durgun suyunda denize girdik, karnımızı doyurduk Artık vaktidir yola düşmenin. Hedef Akyaka. Ayrılmadan önce Akbük'ten bir kaç kare fotoğraf alıyorum. Akbük günün her saatinde güzel ama sanki gün batımı daha bir başka gibi..
Deniz boyunca uzanan Akbük-Akyaka yolu ağaçlarla kaplı ve bisiklet için harika bir parkur.. Yol boyunca göreceğiniz eşsiz güzellikteki koylar, sık çam ağaçları ve yanıbaışınızda  göğe doğru uzanan dik kayaların görsel güzelliğine, dalgaların eşsiz sesi eşlik ediyor. Böyle bir güzergahta pedal çevirmenin tadı kelimelerle anlatılabilir düzeyde değil. Mutlaka yaşamak lazım.
 Sonunda Akyaka'ya ulaşıyorum. Güne başlarken Ula'ya dönmeyi planlamama karşın denizde  çok vakit geçirmem ve 860 metreye ulaşan yüksekliğe pedallayarak çıkmış olmanın verdiği yorgunluk da bu kararımı gözden geçirmeme neden oluyor. Sadike ablam ve Şener eniştemin de gecveyi Akyaka'da geçirmemiz konusundaki tekliflerini kabul edip geceyi Akyaka'da geçiriyoruz.
 Bol tırmanışlı, bol manzaralı ama yorucu bir tur oldu. Toplamda yapılan yaklaşık 80 kilometrelik yol, harika duygular yaşattı bana. Birgün yolunuz oralara düşerse Yerkesik üzerinden Akbük'e pedallamınızı ama geçerken menteşe Mahallesinde Kerimoğlu Eyüp'ün evini de ziyaret etmemeyi unutmamanızı öneririm. Başka turlarda görüşmek dileğiyle.

1 yorum: