31 Aralık 2013 Salı

Alternatif Yarımada Turu

Tarih:21.12.2013
Mesafe:56 km
Yol arkadaşları: Mehmet KAZANCI, Ayşen AKGÜN, İbrahim Sertaç KASAPLAR, Fettah UYANIK, Ahmet TOKGÖZ, vd.


Route 2,391,706 - powered by www.bikemap.net
Yine bir Cumartesi ve yine biz bisiklet üzerindeyiz. Bir önceki hafta Sarıcaeli köyüne dağ yollarından inip yine dağ yollarından Radar tepesine çıkmış oradan da Yağcılar köyüne inmiştik. Toplamda 36 kilometre yol yapmamıza rağmen çamurla imtihanımız uzun sürdüğü için oldukça fazla efor sarf etmiş ve yorulmuştuk. Bu haftaki parkurumuz Gelibolu Yarımadasında.. Gelibolu Yarımadası deyince hemen aklınıza sıcak asfalt üzerinden Anzac Koyu, Şehitler Abidesi vb gelmesin. Bu tur farklı.. Mümkün olduğunca en az seviyede asfalt yolu kullanarak Koca Çimentepe Yangın Gözetleme Kulesine ulaşmayı hedefliyoruz.  Rota alternatif olunca başlangıcı da öyle olmalı.. Kilitbahir köyünün üstüne çıkarak buradaki dağ yollarından ilerleyeceğiz. Kilitbahir'e geçmek için saat 09:00'da İskele Meydanında buluşuyoruz.
Sertaç bir önceki haftaki turda da kullandığı ancak uzatma aparatları bulunmayan Goprosu'na kardeşiyle birlikte sağlam ancak ucuz bir aparat hazırlamış. Kavanoz kapağı ve çengelli bagaj lastiklerinden oluşan aparat en fazla 5 TL değerinde, aparatın orjinali ise 150-200 TL civarında. Her ikisinin de gördüğü iş aynı ama.. 

Hava oldukça güzel. Açık ve güneşli.. Ancak mümkün olduğunca güneş altında durmak gerek, gölgeler soğuk..
Kilitbahir'e ulaşıp motordan indikten sonra köy içerisine doğru yol alıyoruz. Bugünkü kahvaltımızı Kilithabir köyünde kalenin hemen arkasında bulunan çay bahçesinde gerçekleştireceğiz.
Güneşli ve güzel havada boğaz manzarasına karşı sabah kahvaltısı... Gölgeler serin ama çay sıcacık..Günün ilk çayları Kİlitbahir kalesinin arkasındaki çay bahçesinde.. Sıcak ve demli..
Kahvaltımızı tamamladıktan sonra çıkıyoruz yola. Halk arasında Cahide Sultan diye bilinen ve dilekte bulunmak için sık sık ziyaret edilen camii ve yanı başındaki türbeye doğru ilerliyoruz. Buraya gidip görmeyenler arasında Cahide isimli bir kadın dervişin burada olduğu düşünülse de işin aslı hiç de öyle değil.   Burada adına cami ve türne yaptırılan kişi Ahmet Cahid-i Sultan. Cahide değil, kadın değil..
 Ahmet Cahid-i Sultan Cami ve Türbesinin hemen yanı başındaki boşluktan Kilitbahir ve Çanakkale'yi seyretmek başka güzel..
Türbeyi arkada bırakıp Kilitbahir'in üst tarafına doğru çıkmaya devam ediyoruz. Yukarılara çıktıkça manzara daha da güzelleşiyor ve tüm boğaza hakim bir konum almaya başlıyor.
Manzara bu kadar güzel olur ve elde Gopro bulunursa nolur? Tabi ki, Sertaç bu anı ölümsüzleştirir. Daha tur bitmeden Sertaç'ın çektiği video kayıtlarını merak ediyorsak, kendimizi videoda görme isteğinden değil, Sertaç'ın profesyonel işlerinin tadına vardığımızdandır. Sertaç'ın videolarını henüz izlemediyseniz; http://www.baspedala.tv/
 Manzara olur da bu anı fotoğraflamamak olur mu? Tabi ki hayır..
"Dur Yolcu" yazısını hiç bu noktadan görmüş müydünüz? Bu arada "Dur Yolcu, bilmeden gelip bastığın bu toprak bir devrin battığı yerdir" dizeleriyle başlayan Dur Yolcu isimli şiirin şairi kimdir? Evet bir çoğunuz Mehmet Akif Ersoy cevabını yapıştırıverdi ama değil. Necmettin Halil ONAN bu şiirin şairi.  
Kilitbahir'in üst tarafına çıkıp kuzeye doğru ilerledikçe yollar karmaşıklaşıyor, ama manzara muhteşem. Oralardan geçemeyenlere kelimelerle oraları tarif edebilmek mümkün değil. Yaşamak lazım.
Önümüze çıkan bu çeşmeden aşağıya doğru akan sular aşağıda uzanan yolu çamurlu bir hale getirdiği için kimimiz çalıların arasından  kimimiz de çamurlu yoldan ilerlemeye karar veriyoruz. Hedefimiz karşı tepede duran yarısı yıkılmış dam.
Sonunda hepimiz aynı noktada buluşuyoruz.
Orada hayvanlarını otlatmakta olan çobanın da yönlendirmesiyle yarısı yıkılmış damın arkasından paralel olarak uzanan yolu takip ederek devam ediyoruz yolumuza. Hiçbir yere sapmadan devam edince önümüze bir çeşme çıkacakmış..
Çoban'ın bahsettiği çeşmeye ulaştık sonunda. Burada yol üçe ayrılıyor. Çeşmenin solundan devam edip karşımıza çıkan yolda sağa dönmemiz gerekiyor. Ve biz de öyle yapıyoruz. Bu çeşmenin bulunduğu yer piknik vb dinlenceler için mükemmel, yolunuz buradan geçerse mutlaka uğrayın derim.
 Her ne kadar çobanın tarifine uysa da koşullarımız Setaç'ın Garmin'inden de kontrol etmek lazım rotayı.
Bundan sonrası zaman zaman dağ yollarından zaman zaman da yangın şeritlerinden devam ediyor. Biraz tırmanış biraz iniş, biraz sert zemin biraz çamur. Ama bundan önceki haftaları göz önüne alınca bu haftaki rotamızda çamur olduğunu, çamurun bizi engellediğini söylemek pek de gerçekçi olmayacak. Daha çok ağaçların gölgesinde kalan ve doğrudan güneş görmeyen alanların çamurlu olduğunu söylemek mümkün.. Coğrafyayı bilenler için belirtmek gerek kullandığımız dağ yoları genel olarak Eceabat Kabatepe karayoluna paralel olarak uzanıyor..
 Dağlarda tepelerde Fettah yaraladı kendini... Daha Ayşen'in bisikletini bile taşımamıştı ama...
 Tepelerden Nara Burnu'nun görünüşü
 Bazı yangın şeritlerinde bisikletlerimiz bizi değil biz onları taşıdık...
 Yangın şeritlerinin sonunda Kabatepe ve civarı görünmeye başlıyor.
 Toprak ve çam kokularına kekik kokuları da eşlik ediyor tur boyunca..
Sonunda dağ yollarından ve yangın şeritlerinden aşağıya iniyoruz. Yolun düzleştiği noktada bir tatlı su çeşmesi ve yan tarafında kocaman bir havuz var. Sertaç'ın videosu için kayıt gerçekleştirdikten sonra mataralarımıza su takviye edip düşüyoruz yeniden yola.
 Üzüm bağlarının arasından geçerek Eceabat-Kabatepe yoluna ulaşmaya çalışıyoruz.
 Eceabat-Kabatepe yoluna çıktıktan sonra asfalt üzerinden Kabatepe'ye doğru ilerliyoruz.
Conkbayırı yol ayrımında bulunan Mimoza kamp alanında  yiyoruz öğle yemeklerimizi. Kamp alanını mesken tutmuş olan köpekler yemek boyunca eşlik ediyorlar bize..
Her zamanki kural yine gerçekleşiyor. Sıcakta ve yemek sonrasında pedalla... Yemeklerimizi yedikten sonra Conkbayırı'na doğru tırmanmaya başlıyoruz. Yol tamamen sıcak asfalt, trafik de yok denecek kadar az.. Ama kimi yerlerdeki rampalar zorlayıcı... Hedefimiz Conkbayırı Anıtları ve sonrasında Koca Çimentepe Gözetleme Kulesi
Conkbayırına ulaşıp kısa bir süre dinlendikten sonra Koca Çimentepe Gözetleme Kulesine doğru yol alıyoruz. Yolun bundan sonraki kısmı bozuk asfaltla kaplı. Gözetleme Kulesine çıkarken yol üzerinde yayılmakta olan sürünün köpekleri tehditkar bir şekilde havlasalar da gerek çobanlarının müdahalesi gerekse Fettah'ın sevecen yaklaşımı köpeklerin  sakinleşmesini sağlıyor ve güven içerisinde tırmanıyoruz kuleye doğru.
 Gözetleme Kulesinin hemen önünde bulunan su deposu.
 Ve sonunda Koca Çimentepe Gözetleme Kulesine ulaşıyoruz.
Koca Çimentepe Gözetleme Kulesinden Çanakkale Boğazı'nın ve Saros Körfezi girişinin çok büyük bir bölümü görülebiliyor. Çanakkale Boğazında İntepe'den Nara Burnu'nun ilerisine  kadar her yeri görmek mümkün. Ege Denizinde Gökçeada ve Semadirek adaları ile Saros Körfezinin giriş bölümünü ve körfezin karşı kıyısındaki Enez kıyılarını görmek mümkün. Conkbayırının hemen yanı başlında bulunması nedeniyle Anzac koyu Kabatepe vb yerleri görmek mümkün olmuyor, sanırım bu nedenle Çanakkale Savaşlarında Conkbayırı daha fazla stratejik öneme sahip oluyor.
Gözetleme Kulesinde rakım 301 metreyi gösteriyor. Kocaçimentepe'ye de çıktığımıza göre bu demek oluyor ki Çanakkale merkez etrafında bulunan 4 (dört) yangın gözetleme kulesine de bisikletle tırmanma ve Çanakakle'yi farklı tepelerden seyretmeayrıcalığına sahip bulunuyoruz. Sırasıyla; Ağı Dağı, Fevziçakmak, Çanakalan ve Kocaçimentepe Yangın Gözetleme Kuleleri.. 
 Artık dönüşe geçme vakti.. Bundan sonrası sürekli iniş olduğu için sıkıca giyinmek lazım hasta olmamak için.
Dönüşte Büyükanafarta köyünün arka tarafındaki tepe üzerinden Bigalı-Büyükanafarta yoluna inen toprak yolu kullanıyoruz. Bu yolun ilk metrelerinde de çoban köpekleri yolumuzu kesse de çobanların da yardımıyla atlatıyoruz bu saldırıyı.  Dönüş yolumuz tepenin üzerinden devam ettiği için her iki yanımız uçurum ve bu durum manzarayı daha da güzel kılıyor.
 Bigalı köyünün içerisine girmeden çay boyunu takip ederek Çanakkale-Gelibolu asfaltına çıkıyoruz. Bundan sonrası anayol üzerinden Eceabat'a dönüş yolculuğu..
16:00 gemisine yetişemediğimiz için mecburen 17:00 gemisini bekliyoruz. Ama bu geminin saatinin de 17:15'e alındığını öğrenmek günün sürprizi oluyor. Gemi saatini beklerken Eceabat iskelesinde çaylarımızı yudumluyoruz. Akşam  saatlerinde hava iyice soğuyor.. BU nedenle çaylarımızı içip bir an önce feribota biniyoruz.
Alternatif yollardan farklı bir Yarımada Turu oldu. Turun ilk başları MTB'ye uygun olsa da son bölümü daha çok asfalt üzerinde gerçekleşti. Kazasız belasız, düşüp kalkmadan (Sertaç yumuşak bir düşüş yaptı ama elimizde maalesef kayıt yok.. kayıt yoksa iddia da yok) tamamladık bu turu. Bisiklet üzerindeyken olmasa da sonrasında kopuyor zincirler. Kırılan baklayla devam etmek zor, eklense de kopmuştur bir kere. Kırılanı çıkarıp atmak sağlam bir yerden bağlamak lazım zinciri. Öyle de yapıyoruz..

Bizi izlemeye devam edin;