23 Eylül 2013 Pazartesi

Akyaka-Karabörtlen-Ula

Tarih: 22.08.2013
Mesafe: 38 km
Yol Arkadaşları:Mehmet KAZANCI
Güzergah:Akyaka-Gökova-Yeşilova(Çaydere)-Elmalı-Portakallık-Karabörtlen-Çiçekli-Ula

Route 2,298,769 - powered by www.bikemap.net
Ula'dan Yerkesik'e oradan Akbük'e uzanan turun sonunda Akyaka'da konaklamaya karar vererek geceyi Akyaka'da ablamlarda geçirmiştim. Geceyi Akyaka'da geçirip ertesi gün denize gitmemek olmazdı tabi ki. ve biz de öyle yaptık. 21.08.2013 gününü Çınar koyunda geçirince akşam Ula'ya arabayla dönmek zorunda kaldım ve tabi ki bisiklet Akyaka'da kaldı. Bisikleti alıp Ula'ya dönmek ertesi güne kaldı ve bu da yeni bir güzergahta tur yapma imkanı tanıdı bana. Geceyi Ula'da geçirdikten sonra sabah yeğenim Görkem Gökova'daki Hayvan Hastanesine çalışmaya giderken ben de onunla iniyorum Akyaka'ya. Görkem'i işe gönderdikten sonra Sadike ablam ve Şener eniştemle birlikte kahvaltı yapıyoruz ve kahvaltı sonrası yola çıkıyorum. Akyaka Belediyesi'nin karşısından Azmak yönüne doğru ilerliyorum. Tüm evler özgün Ula-Akyaka ev tipine uygun şekilde inşa edilmiş durumda. İşyerleri için de aynı durum söz konusu. Ve bu özen Akyaka'ya  başka bir güzellik katıyor.
 Ula-Akyaka ev örnekleri
Evlerin yanından geçip azmak başına ulaşıyorum. Dağın eteklerinden ve yerden çıkan kaynak suları oldukça soğuk ve berrak. Azmak diye adlandırılan bu tatlı su kaynağı Akyaka İskelesinde denize karışıyor ancak denize ulaşıncaya kadar harika manzaralar sergiliyor. Akyaka için aynı tip evler ne kadar tanıtıcıysa Azmak da öyledir bence. Yüksel abinin "Dondurmam Gaymak" filmini izleyenler dondurmacı Ali'nin gusül abdesti almak amacıyla yıkandığı dere olarak hatırlayacaklardır burayı. Filmde rahatça yıkanmış gibi görünse de pek öyle kolay değildir buz gibi Azmak suyunda yıkanmak..
Azmak başından ayrılıp yola devam ediyorum. İnişdibine doğru ilerlerken sol tarafta yer alan Sarnıç. Yolun yükselip indiği tepe noktasında bulunduğu için arabayla geçerken görmemiş olmak mümkün. Ama bisikletle geçerken görme imkanı daha fazla. Sarnıç; yer altı suları ve yağmur sularının toplanması ve saklanması amacıyla oluşturulmuş bir eski zaman yapısı. Güney Ege'de  sık sık görülen bu yapılardan başka yerde var mı bilmiyorum. Her ne kadar ismi Sarnıç olsa da yerel dilde "Sarenç" diye bilinir.
 Sarnıç'ın bulunduğu noktadan Akçapınar ve Gökçe yönüne bakış.
Sarnıcı arkada bırakıp ilerliyorum. Üzerinde ilerlediğim yolun Muğla-Marmaris karayolunun altına doğru ilerlediği noktada sol tarafta bulunan kaya mezarları.
 Bu kaya mezarları uzun zamandır biliniyordu ve yolun kıyısında geçenleri selamlıyorlardı..
Bu kaya mezarları kısa bir süre önce kanalizasyon vb. çalışmaları sırasında tesadüfen bulundu ve sonrasında yapılan çalışmalarla açığa çıkarıldı.
 Kaya Mezarının içi
 Kaya mezarlarının hemen yanında Muğla-Marmaris karayolunu alttan geçen alt geçit. duvarları resimlerle süslenmiş..
Alt geçitten geçtikten sonra yol  ikiye ayrılıyor. Dümdüz gidince Gökova beldesine gidiliyor. Sağ tarafa dönüp köprünün üstünden geçince Fethiye-Marmaris-Muğla Kavşağına çıkılıyor. Ve bu kavşağa çıkan yolun her iki yanı okaliptus ağaçlarıyla kaplı. Eski Marmaris yolu olarak da anlatılan bu yol her iki taraftaki okaliptus ağaçlarını zaman içerisinde büyüyüp genişlemesi nedeniyle iki aracın yan yana geçemeyeceği bir hal aldı. Ve doğal olarak Marmaris trafiğini kaldırabilecek yeni bir yola gereksinim doğdu. Eski yol yeni yolun yanında kalsa da Akçapınar'a gitmek isteyenler için kullanılması gereken bir rota.
Kavşağa çıkınca Fethiye yönüne doğru ilerliyorum. Amacım bu yol üzerinde bulunan Hayvan Hastanesinde veteriner olarak görev yapan yeğenim Görkem'i ziyaret etmek.
 Sol tarafta Ula ve Muğla'ya doğru uzanan Sakar Geçidi.
 Hayvan Hastanesi eski Marmaris yolunun hemen yanı başında kurulu.
 Görkem'in çalıştığı Medika-Vet Hayvan Hastanesi
 Bir hayvan hastanesinin duvarlarında tabi ki hayvan resmi olmalı. Mozaikten yapılmış hayvan resimleri oldukça güzel görünüyorlar.
Yeğenim Görkem GÜRKAN. Görüntü yanıltmasın 9 yaş büyük ve dayı olan benim. Sakalsız olan. Sakallı olan yeğenim. Bir söyleme göre Görkem dayı gibi görünüyormuş da ondan bu açıklamayı yapma gereği hissettim :)
Görkem'in yanında bir çay içip kalkıyorum.Hayvan Hastanesinden ayrıldıktan sonra hemen yan tarafta bulunan eski Marmaris yoluna girip  fotoğraf denemeleri yapıyorum. Şanssızlık bu ya tam da farklı açı ve pozisyonlarda fotoğraf çekecekken makinenin şarjı bitti.Bir kaç fotoğraf sonrası tamamen cep telefonundan çekilen fotoğraflar.
Fotoğraf makinemin şarjı bitince daha çabuk dönüyorum yola. Ve cep telefonumla çektiğim ilk fotoğraf Gökova beldesinin uzaktan görüntüsü.
Gökova beldesi ovanın iç taraflarında, dağın eteklerinde kalıyor. Her ne kadar körfezle aynı adı taşısa da denize kıyısı yok. Ancak  hemen yan taraftaki tepenin yamaçlarına oyulmuş kaya mezarları buranın yerleşim tarihinin çok eskilere dayandığını gösteriyor.
 Gökova'dan Yeşilova-Elmalı-Portakallık-Karabörtlen'e giden yok nerdeyse deniz seviyesinde herhangi bir yükselti yok ve iki dağın arasından kıvrıla kıvrıla ilerliyor. sağ tarafta kalan dağın diğer yanından Muğla-Fethiye yolu geçiyor. Sol tarafta bulunan dağın diğer yanı ise Kapuz Vadisi ve Ula..
 Gökova'dan sonraki ilk köy Yeliova. Eski adıyla Çaydere.
 Yeşilova küçük bir köy. Bu köyden Elmalı köyüne gidilebildiği gibi, doğrudan Ula'ya da gidilebiliyor. Sakar Geçidine alternatif bir rota. Karabörtlen yoluna göre daha kısa. Ama ben daha fazla köy görmek adına Karabörtlen köyü üzerinden Ula'ya gitmeye karar veriyorum.
Yeşilova köy meydanında da bir sarnıç var. Ancak bu sarnıç oldukça bakımsız ve artık içinde su barındırmıyor.
Yeşilova'dan ayrılıp Elmalı'ya doğru giderken arka tarafta gözüken dağüın arkası Kapuz Vadisi ve onun da arkası Ula.. Sakar Geçidi fotoğrafa göre sol tarafta kalıyor.
 Elmalı'ya giderken yol kenarındaki bahçelerden birisinin içindeki ahşap bahçe evi doğallığı ve güzelliğiyle dikkat çekiyor.
 Sonunda Elmalı köyündeyim.
Elmalı'nın girişinde bulunan kavşaktan Köyceğiz yoluna doğru gidilince Taşkesiği köyüne gidiliyor. Ama bu turda Taşkesiği önceden düşündüğüm güzergah üzerinde değil. Elmalı'dan sonra Portakallık ve Karabörtlen öncelikli hedefim.
Sokakta bir çocuk ve yaşlı bir teyze dışında kimseyi göremediğim Elmalı köyünden çıktıktan kısa bir süre sonra Portakallık köyüne ulaşıyorum. Yolun düz olması, hava sıcak olmasına karşın yolların her iki tarafının ağaçlarla kaplı olması ve bunun yolları nispeten daha serin tutması nedeniyle zorlanmadan ilerleyebiliyorum yolda. Öğlen sıcağı olmasına karşın.
Portakallık köyü Yeşilova ve Elmalı köylerine göre daha büyük ve köy meydanın iki yanında bulunan iki kahvede bir çok insan oturuyor. Bu köyde yaşam izleri var..Ancak köyün içerisinde durmadan Karabörtlen'e doğru ilerliyorum.
Meyve bahçelerinin arasında uzanan yolların sonunda Karabörtlen'e ulaşıyorum. Köy girişindeki derenin üstünde bulunan köprüye ulaşıyor Portakallık'tan gelen yol. buradan sağa doğru ilerleyince Karabörtlen köy merkezi ve sonrasında Muğla-Fethiye yoluna ulaşmak mümkün. Sol taraf ise önce Çiçekli köyüne sonra tercihe göre Gölcük köyüne yada Ula ilçe merkezine ulaşıyor. Ama daha da önemlisi yaklaşık 100 metre civarında yüksekliğe sahip köyden 700 metre civarında yüksekliğe tırmanmak gerekiyor bu öğlen sıcağında.. 
Ula'ya doğru pedallamaya başlamadan önce bu Karabörtlen'in yetiştirdiği en önemli değerlerden biri olan Turgay ÇAVUŞOĞLU abimi telefonla arıyorum. Ancak bir hafta önce İzmir'e döndüğünü öğreniyorum. Bir sonraki yaz tatiline planlama yapıyoruz telefonda.  Turgay abi her ne kadar kendisi farkında olmasa da Sosyal Hizmet Mesleğini seçmemde önemli bir etkendi. Uzak akrabalık ilişkileri ve Turgay abiye ilişkin anlatılanlar daha okula bile başlamadan mesleğimi benimsememe neden oldu diyebilirim. Turgay abiyi tanıdıktan sonra onu ve mesleği sevmemek mümkün değil. Onun yorulmak bilmeyen enerjisi ve araştırma azmi sadece beni değil çok sayıda Sosyal Hizmet Uzmanı'nın kendisine hayranlık duymasına neden olmuştur eminim. Türkiye Sosyal Hizmet Tarihi ve Çocuk Esirgeme Kurumu Tarihçesi. Sanırım Türkiye'de Turgay abiden daha iyi bilen ve araştıran yoktur. Zaten anlatılan herşey Turgay abiden alıntıdır. Her adı geçtiğinde sanki beni övüyorlarmışçasına sevinmem ve mutlu olmam Turgay abiye duyduğum hayranlık ve sevgidendir. İyi ki varsın Turgay abi ve iyi ki senden etkilenip bu mesleği seçmişim... 
     Kısa bir Sosyal Hizmet ayrıntısından sonra yolumuza devam edelim. Karabörtlen'den sonra Çiçekli'ye kadar yaklaşık 10 kilometre civarında aralıksız tırmanış var.. yol kenarındaki tabelalar her ne kadar %10 dese de %16-18'i buluyor kimi kesimlerde yolun eğimi..
Birkaç fotoğrafa bakıp hemen çıkılıverecek bir mesafeymiş gibi algılamayın Karabörtlen-Çiçekli arasını.. %16 civarında ardı arkası kesilmeyen dik rampalar, öğlen sıcağı, ağır tonajlı araçların sürekli fren sıkarak inmesinden dolayı yer yer balata kokusu ama çoğunlukla kızılçam kokusu hakimiyetinde, başımın üstünden, sağımdan solumdan vızır vızır geçen bal arılarının taciz uçuşları, mataramdaki suyum bitmesine rağmen yol kenarındaki çeşmeler arıların istilasına uğradığı için suya ulaşma ve arı sokma arasında ikilemde kalma... Yani bir kaç fotoğraftan daha fazlasıydı bu tırmanış. Ama yukarılara doğru çıktıkça arkada kalan Karabörtlen köyünün ve ardarda sıralanan tepelerin sunduğu manzara görülmeye değerdi. Sıcakta yorucu olsa da bu manzara ve coğrafya için değer... Sonunda tırmanışın bittiği noktada.. Çiçekli köyündeyim.
 Çiçekli köyündeki çeşmede mataralarımı doldurduktan sonra yeniden düşüyorum yola.
 Radyocu Kemal'in yeri. Ekşili Tavuk, Biber kızartması ve yerel yemekler eşliğinde rakı.. Şiddetle tavsiye edilir..
 Hayıtlıöz mahallesi sapağından sonra Gölcük-Ula yol ayrımındayım. Gölcük yönüne daha önce Kerem ve Ulaş'la pedallamıştım.http://bisikletlecanakkale.blogspot.com/2013/09/golcuk.html  Şimdi Ula'ya doğru pedallama zamanı.

 İncir pınarından buz gibi su içip mataralarımı dolduruyorum. Ula'ya az kaldı pedallamaya devam.
 Ula'nın tüm girişlerinde karşınıza çıkacak olan tabela. Muğla Bisiklet Derneği tarafından yaptırılıp asılmış..
 Yaklaşık 41 kilometre süren yolculuğumun sonunda evdeyim
Öğlen sıcağında Karabörtlen yolundan Ula'ya gelirsen tabi ki enerji kaybedersin. Bu enerji açığını babamın elleriyle hazırladığı iki bisküvi arası lokumla kapatmanın tadı bir başka. Hele bir de lokum pembe olursa.. 
Yıllık iznimde memleketimin köylerinde pedallamaya devam.. Bakalım bir sonraki tur nereye olacak.. Başka turlarda görüşmek dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder