5 Kasım 2014 Çarşamba

Saraycık-Sığırlı-Sarıbeyli Turu

Tarih:25.10.2014
Mesafe:41 km
Yol Arkadaşları:Mehmet KAZANCI, Ahmet DİKYAR, Ayşen AKGÜN, Erhan AÇAR, Fettah UYANIK, Sertaç KASAPLAR, Tuğba SÖKÜT AÇAR



Route 2,836,301 - powered by www.bikemap.net
Yine yepyeni, daha önce pedallanmamış yollarda, patikalarda Çanakkale'yi turlamak için bir aradayız. Bir önceki hafta tur sonrası Tuğba ve Erhan'ın misafiri olarak hazırladıkları birbirinden leziz yemekler eşliğinde GS-FB derbisini izlemiştik. Tur sonrasındaki günlerde önce Ayşen ve Tuğba'dan tur fotoğrafları, sonra Erhan ve Sertaç'tan tur videosu ve sonrasında benden tur yazısı derken çarçabuk geçiverdi bir hafta. O kadar çok yemek yiyince bu haftaki turu biraz zorlu seçmek lazım diye düşünüp parkuru ona göre hazırladık. Turdan günler öncesinden parkur hakkında arkadaşları bilgilendirerek tur sırasında gelebilecek iyi niyet bildirimlerini önlemeye çalıştım. Bakalım bu bilgilendirme ne kadar etkili olmuş tur sonunda göreceğiz...  Tur başlangıcı için Tansaş Kavşağında buluşuyoruz bu hafta.
Bir önceki hafta tura katılan herkes burada, Adana'da olan Cumali hariç ama. Herkes bir araya gelince Saraycık köyüne doğru pedallamaya başlıyoruz. Bu sefer Tansaş Kavşağından çevre yoluna gidip çevre yolu üzerinden ilerliyoruz Saraycık'a doğru. tur yazılarımızı takip edenler hatırlayacaklardır, geçen hafta da Sarıbeyli yangın Gözetleme Kulesine çıkarken sarıçay kenarından pedallayıp Saraycık'a gelmiş ancak köyde durmadan Kemel'e doğru yolumuza devam etmiştir. Bu kez toprak yol  yerine asfalt yoldan giriyoruz Saraycık'a. Köy yolunda sabah koşusu yapan jandarmaların yanında pedallıyoruz bir müddet..
 Köy kahvesinde günün ilk çaylarını içip köylülerle muhabbet ettikten sonra kanal boyundan ilerliyoruz Atikhisar Barajına doğru.
Baraja yakınlaşınca yol üzerinde kilitli bir demir kapı karşılıyor bizi. Bu bölgede sulama kanallarının başlangıcı bulunduğu için bölge DSİ tarafından kapatılmış durumda. Barajın alt kısmında da başka bir kapı var. Yani iki kapı arası, girişin yasak olması nedeniyle doğal ortama sahip ve en güzel bölüm. Bisikletlerimizi kapının üstünden atlattıktan sonra fotoğraf çekimi için ağaçların arasına dağılıyoruz.
Atikhisar barajının kapaklarının hemen sol tarafındaki diğer kapıya geldiğimizde iyice kararan bulutlardan düşmeye başlayan yağmurlar, kısa bir sürede şiddetini artırınca hemen yağmurluklarımızı giyiyoruz. Ahmet bugün kargodan aldığı yağmurluk pantolonunu ilk defa deneyeceği için pek heyecanlı. Bu pantolon daha ilk gününde yağmuru gördü ya bundan sonrası nolur bilinmez.. Yağmurluklarımızı giyip Atikhisar köyüne doğru tırmanmaya başlıyoruz.
Atikhisar köyünün içinden geçerken yağmurun iyice şiddetini artırması nedeniyle köyün kapalı olan kahvehanesinin önünde bir müddet bekliyoruz, yağmur şiddetini azaltmaksızın devam edince biz de yola devam etmeye karar veriyoruz. Kızılcık Memba Suyu dolum tesislerinin yanından vadinin iine doğru ilerliyoruz. bundan sonraki yolculuğumuz der boyunda zaman zaman bisiklet üzerinde zaman zamn yürüyerek devam edecek.
 Yağmur şiddetini artırdığında sırt çantalarımız ve içindekiler ıslanmasın diye poşetlerden çanta yağmurluğu yapıyoruz. Bu turda Ahmet'e KİPA, bana ise Uysal Market sponsor...
Dere yatağında fotoğraf molası verdiğimizde yağmur tamamen diniyor. Fotoğraf çekimlerinin ardından yeniden devam ediyoruz yolumuza biraz bisiklet üstünde ama çoğunlukla, bisikletlerimiz elimizde...
Artık klasikleşen bir görüntü bu. Zorlu bölümlerde Fettah'ın hem kendi bisikletini hem de Ayşen'in bisikletini kucaklayarak parkuru geçmesi kadar sıcak soğuk demeden şort ve t-shirt giyerek turları tamamlaması da değişmez özelliklerinden. Fettah ne zaman uzun kollu giyerse o zaman anlayacağız havanın gerçekten soğuk olduğunu ve kış geldiğini...
Bir benzerini Obaköy girişinde de gördüğümüz ahşap köprü herkese Obaköy'ü hatırlatıyor. Bu mevsimde ne de güzel olur şimdi Obaköy... Kim bilir belki önümüzdeki turlardan birini Obaaköy'e gerçekleştiririz yeniden...
Bazen bisikletlerimizi bizi, bazen de biz bisikletlerimizi taşısak da  muhteşem bir doğa içinde çoğunlukla dereye paralel olarak  ilerliyoruz kamp alanımıza doğru. 
Kamp alanımızın çevresi zehirli mantarlarla dolu... Ama biz yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerden vazgeçmeyelim yine de.
Yemeklerimizi yedikten sonra ben kısa bir keşif turuna çıkıyorum. Biliyorum buralarda bir yerlerde Sığırlı-Sarıbeyli arasına çıkacak bir patika var.. Ama patikanın başlangıcına en kısa ve kolay nereden girilir bir bakmak lazım... Grup dere kenarındaki kamp alanında dinlenirken kısa bir turun sonrasında en kısa ama dik girişi tespit edip grubun yanına dönüyorum. Ve bisikletler sırtta, dağa dik tırmanış bölümü başlıyor... Boşuna demedik bu hafta ekspedisyon var diye....
Ağaç ve makilerin arasında sırtımızda bisikletlerimizle  tırmandıktan sonra patikanın daha düzgünleştiği yerlerde yeniden biniyoruz bisikletlerimize. Dağın zirvesine ulaştığımızdaysa Sığırlı Mahallesi tam karşımızda kendisini gösteriyor selvi ağaçlarının arasında.
Fettahın şortu ve t-shirtü gibi klasikleşen bir durum benim parmağımı ileriye doğru uzatıp nereden nereye geldiğimizi, nereye gideceğimizi ve buraların neresi olduğunu anlatışım. Klasikleşen sadece anlatış değil artık, kabullenmek lazım göbek de klasikler arasına girmiş :(
Sığırlı Mahallesinin üst tarafındaki ağılın yanından pedallayarak Sığırlı-Sarıbeyli arasındaki yola ulaşıyoruz. Yolun bundan sonrası, Sarıbeyli öncesindeki kısa bir bölüm hariç tamamen inişten oluşuyor. Sığırlı yol ayrımındaki maden alanından Çanakkkale-Çan yoluna inmemiz pek uzun sürmüyor ve yine Sarıbeyli köyü içerisinde durmadan geçiyoruz.
Çanakkale-Çan yolu üzerindeki yön tabelasının önünde fotoğraf çekildikten sonra Çanakkale'ye doğru asfalt yol üzerinden dönüşe geçiyoruz. Fettah da mont giydiğine göre havanın iyice soğuduğunu söylememize gerek yok sanırım. Bir an önce Dörtyol'a ulaşıp kahvede sıcacık çay içmeyi hayal ederek basıyoruz pedallara, ancak Atikhisar Barajını geçtikten sonra yavaş yavaş başlayan yağmur biz Dörtyol'a varmadan iyice şiddetini artırıyor. Yağmurluklarımızın koruyabildiği kadar yağmurdan korunup sıcacık çayla ısıtıyoruz içimizi. Yağmur nedeniyle bizden önce kahveye gelip sığınan iki bisikletçiyle kısa bir muhabbet ediyoruz. Günün değerlendirmesini dışarıda yağan yağmur sesi ve sıcacık çayın buğusu eşliğinde Dörtyol'da gerçekleştiriyoruz. Ve biz henüz çaylarımızı bitirmeden yağmur iyice azalıyor. Çaylar bittikten sonra zamanıdır eve dönmenin. Bakalım  haftaya nerelerde pedallayacağız.. 

Asfalt yolda şehir içinde bisiklete binerken biraz yağmura yakalanıp "bizi birşey engelleyemez" diyenlerinki kadar olmasa da bizim tur da yağmur ve çamur içinde geçti... Biz ıslandık, biz çamura bulandık, biz pedalladık, biz zevk aldık... Bisiklet üstünde bizim aldığımız zevki ve mutluluğu umarız bilgisayar başında okuyanlar da yaşar... Birgün bir yerlerde birlikte pedallamak dileğiyle.. Bizi İzlemeye Devam Edin!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder