14 Ocak 2014 Salı

Laztepe Yangın Gözetleme Kulesi

Tarih:11.01.2014
Mesafe:53 km
Yol arkadaşları: Mehmet KAZANCI, Ayşen AKGÜN,Cumali ÖZLER, Ahmet DİKYAR, Fettah UYANIK, Ahmet TOKGÖZ, Burhan ULU



Route 2,382,334 - powered by www.bikemap.net

İki hafta geçti, Gelibolu Yarımadasında alternatif dağ yollarını kullanarak gerçekleştirdiğimiz turdan bu yana. İki hafta içinde çok şey değişti ve gelişti. Biraz daha yakından anladık yaşamı. Hastalıklar, yorgunluklar, yıl sonu yoğunlukları, koşuşturmacalar derken yoğun geçti 2013'ün son, 2014'ün ilk haftası. 2013'le birlikte sonlanan ve değişen sadece takvimler değildi hayatımızda. Ama hiçbiri de takvim yaprakları kadar önemli değilmiş, çok zaman almadı anlamamız. Bu iki haftalık süreçte iyi şeyler de oldu tabi, dostu düşmanı ayırmanın yanında.Kısa bir süre önce çalışmalarına başladığımız web sayfası çalışmalarında sona geldik ve www.bisikletlecanakkale.com yayına girdi. Süreç içerisinde daha da aktif bir hale geleceğine olan inancımız tam. İşte böyle bir süreç sonrasında gerçekleştirdik 2014 yılının ilk turunu.. Hedefimiz Kızılkeçili, bu nedenle 116 Jandarma Kavşağında buluşuyoruz. Buluşma saatimiz 09:30. Ben (Mehmet), Ayşen, Fettah, Ahmet, Cumali'nin yanında, daha önce bir çok kez birlikte pedalladığımız ve son olarak yarımada turunda birlikte olduğumuz Ahmet abi bu hafta da aramızda ve emin adımlarla eşbaşganlığa doğru ilerliyor. Bu hafta yeni bir katılımcımız var. Burhan ULU da bizimle, umarız bundan sonra da birlikte pedallamaya devam ederiz. Herkes geldiğine göre tur öncesi toplu fotoğraf çekimlerinden sonra yola koyulma vaktidir.
Karacaören'e doğru yola koyuluyoruz. Tırmanışla başlıyor tur, bakalım bugün daha ne kadar tırmanacağız.
Güneşi doğrudan gören yerler sıcak olsa da gölgeler oldukça serin. ve havada yoğun bir sis var. Ancak sisin varlığı ayrı bir güzellik katıyor doğaya.
Ağaçlar her zaman kuşlara yuva olmaz. Bazen kediler de yuva kurarlarmış ağaçlara, Karacaören'e giderken şahit olduk. İnanmayan varsa bu da belgesi.
Karacaören köyünün içinden geçerken  Fettah Ayşen'e, köyün küçük köpekleri de Fettah'a eşlik ediyor. Anlayacağınız gösterişli ve bol havlamalı oldu köyün içinden geçişimiz.
Karacaören köyünün içinden geçtikten sonra Çanakkale-Lapseki yoluna çıkıyoruz. Yolun sağ tarafından yol yapım çalışmaları devam ettiği için trafik soldaki yoldan devam ediyor. Biz de tamamen boş olan sıcak asfalt kaplı yolda pedallıyoruz Musaköy yol ayrımına kadar.
Musaköy, Kızılkeçili, Yukarıokçular köyü yol ayrımındayız. Turumuzun bundan sonraki kısmı bir kaç kısa inişi saymazsak tamamen tırmanışlardan oluşuyor. Birileri silmiş Kızılkeçili yazısını, birileri de gelip kırmızı sprey boyayla yeniden yazmış. Kıpkızıl bir Kızılkeçili tamı tamına 7 kilometre.
Ahmet hava takviyesi yapıyor lastiklerine
Bu tabelanın fotoğrafı çekilmez mi?
İğdelik köyü tabelası Ayşen'i göstermiş olsa da ne Ayşen köy ne de İğdelik. .Aslında İğdelik, merkez ilçenin Lapseki sınırındaki son mahallelerinden biri. Diğeri de deniz kenarındaki Saltık Mahallesi..
Tırmanışa başlamadan önce tabela önünde toplu fotoğraflar..
Musaköy'e doğru dönüyor pedallar.
Musaköy'deyiz.
Musaköy'e balık satmak için gelen ve köy meydanına tezgah kuran balıkçıya köyün kedi ve köpekleri eşlik ediyorlar.Saldırı yok, taciz yok. sadece seyrediyorlar.
Günün ilk çayları Musaköy kahvehanesinde
Çaylarımızı içerken Kenan IŞIK bıyıklarıyla köy muhtarı Kadir GÜREL katılıyor sohbete. Musaköy'e ve çevre köylere ilişkin değerlendirmelerinin ardından köye ilişkin demografik bilgiler veriyor. En akılda kalanı ise köyde evlilik çağına gelen 20 delikanlının olduğu ancak köyde evlenecek çağda kız bulunmadığıydı. Buradan duyurup üzerimize düşen görevi yerine getirelim. Güzel muhabbetinin sonunda içtiğimiz çayların parasını almaması için kahveciyi uyarışı da bıyıklarına yakışır nitelikteydi. Bu turdaki sponsorumuz Musaköy Muhtarı Kadir GÜREL'di. Sorduk herhangi bir maden şirketiyle ilgisi yokmuş, bu hafta da madenci sponsor bulamadık yani..
 Çayların ardından Kızılkeçili'ye doğru pedallıyoruz. Yukarılara doğru çıktıkça manzara daha da güzelleşiyor.
Günün ilk sürprizi. Musaköy'den Kızılkeçili'ye çıkarken yol üstünde duran ve bizi görünce ormanın içine doğru kaçıp ağaca tırmanan sincap ayrı bir güzellik kattı turumuza.
Uzun tırmanışın sonrasında az da olsa bir iniş var Kızılkeçili köyüne girmeden önce. Hemen girişteki köy tabelasının yanında bulunan tatlı su çeşmesinde mataralarıızı dolduruyor kısa bir mola veriyoruz.
Kısa bir mola sonrasında Kızılkeçili köyüne doğru ilerliyoruz ancak henüz yeni mola verdiğimiz için köy içerisinde durmadan ilerliyoruz İğdelik mahallesine doğru. Gideceğimiz yangın gözetleme kulelerine gidebilmek için İğdelik'e doğru yol almamız, suyu akmayan tatlı su çeşmesinin yanından sağ tarafa sapmamız gerekiyor.
Yol toprak olmasına karşın uzun süredir yağmur yağmıyor olmasından dolayı zemin kuru. Sadece henüz güneş görmemiş gölgelerde çiyden dolayı hafif ıslaklıklar mevcut ancak bu durum geçmiş turlarda çamur banyosu yapmış hatta çamuru yalayıp yutmuş bizler için pek de problem değil.
İğdelik'e giden yoldan ayrılma vakti geldi. Sağ tarafta yukarıya doğru uzanan ve geldiğimiz yola göre daha nemli ve bozuk olan yoldan ilerliyoruz. Bir müddet dere yatağına paralel ilerleyen yolu çevreleyen ağaçlar ortama ayrı bir hava katıyor.
Burası ama nolur nolmaz bir de gps'ten kontrol edelim yolu.. Evet doğru noktadayız. İstikamet sağınız, dağılınız!
 Sağlı sollu ağaçlar arasında tırmanıyoruz yukarılara doğru..
Sağa doğru ayrılan yolu dönüşte kullanacağız ve bu yoldan Yukarıokçular köyüne gideceğiz. Burada kısa bir toparlanma molası veriyoruz. Bundan sonra tırmanış biraz daha sertleşiyor.
Bu noktada da sağa doğru yani dağın tepesine doğru dönüyoruz. Hedefimizde yangın gözetleme kulesi var ve doğal olarak kule, dağın en tepe noktasında. Bu nedenle kule tırmanışlarında yön bulmak daha kolay oluyor düz parkurlara göre. Cumali geçti, Burhan geçti, Ayşen geçti, Ahmet Abi geçti. Ahmet ve Fettah'tan ses yok. Bekle bekle hala gelen yok. bir müddet sonra Ahmet'in arka attırıcısında kulakla ilgili bir problem yaşandığı ve Fettah tarafından müdahale edildiği ve bunun için geciktiklerini öğreniyoruz, kaygılarımız son buluyor.
 İşte tam da burada... Ahmet'in bisikletinin arka attırıcısında ikinci kez problem yaşanıyor. Sen misin 2-3 hafta önce Cumali'nin arka attırıcısıyla dalga geçen? Bu Ahmet'e ilahi bir mesaj olsa gerek, ya da Cumali'nin ahı..
Ahmet'in bisikletine müdahale edip işler hale getirdikten sonra ilerideki kavşakta bizi bekleyen arkadaşlara doğru ilerlemeye başlıyoruz. Ahmet'in bisikletinin başına gelenler canımızı sıkmış olsa da yukarılara doğru tırmandıkça güzelleşen manzara ve Çanakkale Boğazının üzerindeki sisin biraz da olsa kalkması moralimizi düzeltiyor. Yangın Kulesine doğru çıkan yol ve Yukarıokçular köyüne giden yol ayrımında kepçe çalışıyor. Buradan alınan malzeme Yukarıokçular'a giden yolun yapımında kullanılıyormuş.
Tepenin etrafından dolaşıp yukarı doğru çıkarken sol tarafta Lapseki'nin köyleri görünmeye başlıyor. Ama biz hala Çanakkale Merkez sınırlarındayız. Yukarı doğru çıkarken sağ tarafa ayrılan ilk ayrımdan yukarıya doğru çıkıyoruz tam da yangın şeridinin üstünde kurulu olan Yangın Gözetleme Kulesine ulaşabilmek için. Bu yol dik, taşlı ve zorlu. Taşların aşağıya doğru kayması yürüyerek bu yoldan çıkmayı bile zorlaştırıyor bu nedenle bisiklete binerek çıkmak mümkün değil bu kesimde. Hep bisiklet bizi taşıyacak değil ya şimdi de sıra bizde.
Yine, yeni, yeniden... Alışılmış ve özlenen tablo.. Yerli Hulk Eşbaşgan Fettah, Ayşen'in bisikletini de almış tırmanıyor, Ayşen yanında yürüyerek eşlik ediyor, e tabi arada sırada veriyor gazı.. Ayşen'in genel prensibi; Fettah yoksa tırmanış olmasın turlarda... Fettah da Hulk Eşbaşgan unvanını hak ediyor tabi ki, biz kendi bisikletimizi ittirmekte zorlanırken Fettah iki bisikletle tırmanıyor..
Sonunda Laztepe Yangın Gözetleme Kulesi görünüyor. Kuleye ilk ulaşan da yükü ağır olmasına karşın Fettah..
Laztepe Yangın Gözetleme Kulesi Çanakkale Merkez ilçeye bağlı, Lapseki sınırındaki son kule.. Hemen arka tarafında kendisinden daha yüksekte iki kule daha var ve yukarıdan izliyorlar Laztepe Kulesini. Biri Ağıdağı diğeriyse Şapkule..
Ağaçların altındaki bu eski kulübe daha önce Yangın Gözetleme Kulesi olarak kullanılan yapıymış.
Bugüne kadar tırmandığımız gözetleme kulelerinin içinde ilk defa etrafı telle çevrilmiş kule görüyoruz. Tellerin arka tarafında bulunan kuru odunları gören nam-ı diğer yerli Hulk Fettah tellerin üzerinden atlayarak  ateş yakmak için yetecek kadar odunu telin dışına atıveriyor.
Bu hafta ateş yakma işine Burhan el atıyor. Daha ilk haftadan çalıştırmak olmaz tabi, hemen ben de destek veriyorum ateşe.
Ateş yandı, sucuklar hazırlanmaya başlandı ama Cumali yok ortalıkta.. Nerede olabilir acaba derken buluyoruz kendisini. Vermiş yüzünü Çanakkale Boğazına, atkı ve montuyla fotoğraf çekiliyor, karnı acıkmamış belli ki. Bu arada Gündoğdu Atkısı ne zirve yaptı değil mi bu sene?
Sonra acıktığını fark etmiş olacak ki Cumali'de katılıyor hazırlıklara.
 Bu hafta yemekten sonra çay da var...Suyu şimdiden koymak lazım ateşin yanına.
 Sucuklar hazır.. sıra geldi pişirmeye.. Görünüşe göre Burhan oldukça acıkmış.
Sucuklar yenip, karınlar doyduktan sonra sıra geldi yemek boyunca bizi izleyen ve Fettah tarafından beslenen çoban köpekleriyle oynamaya. Fettah besledi, Ayşen oynadı köpeklerle.. Yine bir Fettah-Ayşen ikilemesi.
 Oyna oyna nereye kadar?
Su kaynadı iyice ve sıra geldi çayı demlemeye. Pet şişede demleme çay, dağın başında, sıcacık.. Ama bir dahaki sefere  süzgeç yada tülbent ve çay kaşığını unutmasak iyi olacak. Ama her şeyin bir çözümü vardır deyip kendi çözümümüzü yarattık.
 Kapağı gevşetip yavaş yavaş bardaklara koymak Ahmet abinin
 Ağaç dallarından kaşık yapmaksa Ahmet'in buluşuydu. Çay faslını Ahmet'lerin yaratıcılıklarıyla süslüyoruz.
Yağmur yok, kar yok. Kuru havada neyin nesi bu lastikteki ıslaklık diye  düşünüyorsanız hemen açıklık getirelim. Biz çay içerken çoban köpeklerinden biri gelip Ayşen'in bisikletinin ön lastiğine işedi. Islaklık bundan dolayı.
 İşte fail;
Hedefimizde Şapkule Yangın Gözetleme Kulesine kadar gitmek ve dönüşü Damyeri üzerinden yapmak vardı. Ancak Laztepe Yangın Gözetleme Kulesine çıkarken Ahmet'in arka attırıcısında problem yaşanması ve yine benzer bir ihtimalin yaşanma riskinin bulunması nedeniyle turu kısaltma ve dönüşe geçme kararı alıyoruz. Ama Laztepe Yangın Kulesinden ayrılmadan önce sisler içindeki Çanakkale Boğazını ve  çevreni doyasıya izleyip topluca fotoğraf çekiliyoruz.
 Ve dönüyoruz.. Zor da olsa binerek inmek mümkün oluyor.
Şapkule Yangın Gözetleme Kulesi karşı tepede. Onun da güzel bir manzaraya sahip olduğu belli. Bakalım Çanakkale'yi ne zaman o noktadan görebileceğiz?
 İş makinesinin çalıştığı kavşağa ilk inen Cumali Atkı Eylemliliğini gerçekleştiriyor yine.
Yukarı çıkarken mola verdiğimiz kavşakta sola doğru dönüp daha önce geçtiğimiz yollardan ayrılıyor ve yeni bir güzergahtan ilerliyoruz Yukarıokçular köyüne doğru.
Günün ikinci sürprizini de bu yolda yaşıyoruz. Yukarıdan aşağıya doğru havlayarak koşan köpekten kaçan tavşan hızla önümüzden geçip bayır aşağıya iniyor. Sincaptan sonra Tavşan..
Yol üstündeki kesim alanında kısa bir ihtiyaç ve fotoğraf çekim molası.
Mola sonrasında tam yola çıkacakken daha ilk pedalda Ahmet abinin bisikletinin arka jantından iki tel kopuyor. Kopan telleri çıkarıp fren ayarlarını elden geçirdikten sonra  devam ediyoruz yola.
Önce Yukarıokçular köyüne, sonra Kızılkeçili'ye sonrasındaysa Musaköy'e ulaşıyoruz. Sürekli iniş halinde olduğumuz için anayola ulaşmamız pek de zamanımızı almıyor.
Sabah geçerken kapalı olan yol yine kapalı ancak bir farkla. Sabah yol üzerinde olmayan çizgiler akşam dönüşte yol üzerinde uzanıyorlar boylu boyunca..
Dönüşü Karacaören yolu üzerinden gerçekleştiriyoruz ve günün son toplu fotoğrafını gün batımında Karacaören'in üst tarafında çekiliyoruz.
Bir yanda batan Güneş'in fotoğrafını çekerken diğer yanda yükselmekte olan Ay'ın fotoğrafını çekebilmek ve her ikisini aynı anda gerçekleştirmek. Doğumla ölüm, varoluş ve yokoluş gibi. Bitiş ve başlangıç...Birisi varken diğeri olamıyorsa, olmayanın yokluğu pek de önemli değildir o zaman. Olmayışın sıradanlığına karşı varoluşun yaratıcılığı... Hoşgeldin Ahmet Abi, Hoşgeldin Burhan.. Biz zaten burdaydık değil mi Ayşen, Ahmet,Cumali, Fettah,Hüseyin,Kerem,Mehmet ve Sertaç.. Herşeye rağmen birlikte pedallamaya devam.. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder