Mesafe:65 km
Yol Arkadaşları: Mehmet KAZANCI, Ahmet DİKYAR, Ayşen AKGÜN, Burhan ULU, Cumali ÖZLER, Erhan AÇAR, Fettah UYANIK, Sertaç KASAPLAR,Tuğba AÇAR
Route 2,866,137 - powered by www.bikemap.net
Takvimler 16.11.2013'ü gösterdiğinde gerçekleştirmiştik ilk Ağı Dağı Tırmanışımızı. Ve bu tırmanışımız bizim için olduğu kadar Çanakkale içinde bir ilki içeriyordu. İlk defa bisikletle Ağı Dağı'nın zirvesine çıkınca bu özel turu başka şekillerde de taçlandırmak gerekir diye düşünüp ilk e-dergimizi de bu tırmanışımıza ithafen yayınlamıştık. Yani 16.11.2013 tarihi bir çok ilki beraberinde getirdi.
Ağı Dağı
tırmanışımızın iştah açıcı, motive edici bir yanının
olduğunu süreç içerisinde gördük ve tabi ki gurur duyduk.. Ağı
Dağı'na tırmanma girişiminde bulunup tırmanamayan; bizim neyimiz
eksik,biz de çıkmalıyız diye inat edip tırmanan, ya da
birbirilerini ikna edemedikleri için çıkamayan ve bunun
eksikliğini hissedenler gördük... İlk ve yol gösterici olmanın
verdiği onur, tabi ki ayrı bir sorumluluk yüklüyor
omuzlarımıza... Övünmek olarak değerlendirilmesin ama takip
edilmek güzel ve motive edici..
Durum böyle olunca 2014
yılı tırmanışını gerçekleştirmek de kaçınılmaz oldu
bizler için. 2014 tırmanışını tüm grup arkadaşlarımızın
katılabileceği bir tarihte gerçekleştirmek istedik ve bu nedenle
yıl sonuna kadar bekledik. Sağlık problemleri, iş yoğunluğu,
sınavlar, kötü hava koşulları vs derken 13.12.2014'ü en uygun
tarih olarak belirleyebildik. Hüseyin abi İstanbul'da, Kerem ise
Kıbrıs'ta oldukları için, Cem'ler okul durumu nedeniyle, Hüseyin
Özden ve Ahmet abi ise sağlık nedenleriyle aramızda değiller bu
tırmanışta. İş değişikliği gerçekleştirerek İzmir'e giden
Burhan da bu tırmanış için geldi Çanakkale'ye... Hepimiz hazırız
tur için. Ayşen, Burhan, Cumali, Erhan, Sertaç, Tuğba ve ben
saat 07:00'de buluşuyoruz 116 Jandarma kavşağında.. Henüz
ortalık ağarmadan düşüyoruz yola. Ahmet ve Fettah ise ilerleyen
saatlerde katılacaklar bize...
Henüz hava ağarmadan yol çıktığımız için yollar neredeyse boş.
Toplanma noktasındaki
çay ocağında günün ilk çaylarını içtiğimiz için Dörtyol'da
durmadan ilerliyoruz. Tırmanış Işıklar köyünden önce
başladığı için Işıklar köyünün içerisinde kısa bir mola
verip üstümüzü başımızı yeniden gözden geçiriyoruz...
Malum, erken yola çıktığımız için hava soğuktu bu nedenle
sıkı giyinmiştik, ama tırmanmaya başlayınca ısınmaya
başladık, doğal olarak kat azaltma gereği hissettik..Üstümüzdeki fazla katları çıkardıktan sonra Kemel köyüne doğru ilerlemeye başlıyoruz. Ama biraz sonra karşımıza çıkacak olan köpekli ev ve köpekleri konusunda hazırlıklı ve bir o kadar da tedirginiz. Daha önce de birçok kez değişik zamanlarda bu bölgeden geçtiğimiz için sabah saatlerinde evin bahçesinde ve karşısındaki tarlada bulunan köpeklerin daha saldırgan olduklarını biliyoruz. Bu nedenle birbirimizden ayrılmadan toplu şekilde pedallıyoruz bu bölümü.Ancak evin bahçesinde bulunan 8 köpekle, karşı taraftaki tarlada başıboş şekilde bulunan 6 köpeğin karşılıklı oluşturdukları havlama koridorundan bu köpeklerin eskortluğu eşliğinde geçiyoruz. Evi arkamızda bırakmamıza rağmen ısrarla havlayarak yanımızda koçan ve saldırmak içn fırsat kollayan iri yarı köpeklere tüm sevgi ve saygımızı belirtiyoruz sözel olarak ve sonunda bizi takip etmekten yorulup geri dönmeye karar veriyorlar.
Köpeklerden kurtulduktan sonra şimdi de Kemel köyüne kadar uzanan zaman zaman %16 eğime ulaşan dik bir tırmanış var karşımızda. Sabahın köründe Kemel'e tırmanırken karşımızdan şişmiş gözleriyle Çanakkale'ye çalışmaya giden köyün gençlerinin şaşkın bakışlarıyla karşılaşıyoruz.. Kesin deli olduğumuzu düşünmüşlerdir. Yola çıktığımız havayı, geçtiğimiz yolları ve tırmandığımız zirvedeki koşulları dikkate alınca deli olmadığımızı iddia etmek de pek inandırıcı olmayacak..
Köpeklerden sonra günün ilk zorlayıcı rampasından da kurtuluyoruz. Sonundan Kemel köyüne ulaşıyoruz..
Kemel köy kahvesinde yanan sobanın sıcaklığında Burhan'ın annesinin hazırladığı böreklere saldırıyoruz. Burhan'ın annesinin ellerine sağlık. keşke Burhan İzmir'e gitmeseydi de her turda bizimle olsaydı diye aklımızdan geçirmedik değil..Taze ve kabuklarından ayrılmış organik fındıklar Erhan ve Tuğba çiftinden...
Bisikletle Çanakkale her yerde ve her yere iz bırakmaya devam ediyor.
Kemel köyü kahvesindeki çay ve kahvaltı molasından sonra yeniden koyuluyoruz yola. Hedefimiz Önce Fevziçakmak köyü, sonrasında ise Ağı Dağı. Yolda yanımızdan büyük kesim makineleri ve bir çok damperli tır geçiyor. Çanakkale'yi çevreleyen ormanlardaki kesimler daha önce kamuoyunun gündemine gelince Orman Müdürlüğü söz konusu kesimlerin bilgileri dahilinde planlı, gençleştirme amaçlı, endüstriyel-ekonomik kesimler olduğu yönünde açıklama gerçekleştirilmişti. Söz konusu kesimler dahilinde Radar Tepesinde kocaman bir alan ağaçtan arındırılmıştı, bakalım şimdi sıra neredeki ormanda.
Kemel'den Fevziçakmak'a doğru ilerlerken sol tarafta kalan tepenn büyük bir kesiminde kesim gerçekleştirilmiş. Ancak yolda bizi geçen araçlar bu bölgede olmadığına göre başka alanlarda da kesimler devam ediyor olsa gerek. Gün içerisinde görürüz nasıl olsa neredeki ormanların gençleştirildiğini.. Bu tepenin arka tarafı Damyeri mahallesine bakıyor ve o taraftaki ağaçların daha önce kesildiğini önceki turlarımızda görmüş ve fotoğraflamıştık..
Kesilmiş ormanla selfi keyfi
456 metre rakımlı tepede fotoğraf çekimlerini tamamladıktan sonra Obaköy sapağına doğru ilerliyoruz. Ağı Dağı'nın ve Dede Dağı'nın eteklerine yaklaştıkça bu dağları kaplayan siste hiçbir açılma ya da azalma olmuyor. Fevziçakmak köyünde durmadan ilerliyoruz Obaköy sapağına doğru.
Tüm hafta boyu yağmur yağdığı için parkurun çamur olacağını bekliyorduk ama bu kadar erken değil. Özellikler ağaçların arasında kalan ve güneç görmeyen kesimlerde su birikintilerinin olduğu ya da zeminin balçık olduğu dikkatimizi çekiyor. Traktör, vs araçlar da zaman zaman bu orman yolunu kullandığı için su biriken yerler tamamen bataklığa dönmüş durumda..
Zaman zaman yol kenarında yemyeşil boş tarlalarla da karşılaşıyoruz. Bu alanda otların üstüne pedallamak lastiklerimizde biriken çamurlardan kurtulmak için iyi bir yöntem.. Denemediyseniz tavsiye ederiz.
Düz ve yeşil bir alan bulan inekler bu alanda başıboş otluyorlar. bu bölgedeki kara sığırlar sahipli olmasına karşın bağlanmadan başı boş otlamalarına karşın kaçmıyorlar ve sahiplerinin komutlarına uyuyorlar. İnsan varlığına alışık olsalar da düdük sesine alışık olmadıklarını anlamış oluyoruz Cumali'nin düdüğü sayesinde... Düdük sesini duyan kara sığırlar bir anda kendilerinden beklenmeyen bir çeviklikle yok oluverdiler ormanın içinde..
Bulunduğumuz noktada sağımızda Ağı Dağı, solumuzda ise Dede Dağı uzanıyor her ikisi de sisler içerisinde.
Yeşillik ve düz alanda biraz dinlendikten sonra Dede Dağı'nı solumuza alıp yeniden devam ediyoruz yola.
Kallerine çamur dolan SPD ayakkabısını pedala takmaya çalışırken nasıl olduysa Burhan bir anda yere yuvarlanıverdi. Unutmuş tabi İzmirde toprak yolda bisiklet kullanmayı. Gelirken asfaltta bisikletin önünü kaldırıp poz veren yiğit toprak yolda yerlerde şimdi...
Bir önden bir arkadan çekim.. Bu önemli anı belgelemek adına önemliydi...
her yer büyük baş hayvan, her yer çamur...
Dede Dağı eteklerinde şıkır şıkır küçük şelaleler oluşturarak akan bir dere...
Yukarılara doğru çıktıkça dağ çilekleri kendini göstermeye başlıyor.. bu ve bundan sonrakiler mükemmeldi. bu kadar çok farklı noktada, bu kadar bol miktarda ve bu kadar lezzetli dağ çileği yememiştik daha önce...
Yukarılara doğru tırmandıkça hava koşulları biraz daha kötüleşmeye başlıyor. Daha alçak bölgelerde güneşi görmek ve ısınmak mümkünken yukarılara doğru çıktıkça rüzgar ve sis arttı, hava sıcaklığı düşmeye başladı ve sis nedeniyle örüş mesafesi oldukça azaldı.
İneklerle aynı arazide başıboş olarak otlayan atlar..
Hava soğuk ve sisli. zaman zaman kendini duyuran rüzgarın sesi dışında tüm dağı kaplayan bir sessizlik.. Sislerin arasında zaman zaman ortaya çıkıp siluet şeklinde kendini gösterip birden kayboluveren hayvanlar... Ağı Dağı'na tırmanmak güzel ama tek başına yağılacak iş değil...
İlkini geçen sene gerçekleştirdiğimiz zirve şarapla kutlanır etkinliği...
Zirvedeyiz. Bu sene de zirve sisler içerisinde, Ağı Dağı Zirvesinden Çanakkale'yi görmek bu sene de hayal oldu derken bir mucize gerçekleşiyor. Esen rüzgarların etkisiyle sisler bir anda dağılıp Çanakkale olmasa da bembeyaz bir bulut tarlası manzarası sunuyor bize... Çanakkale'ye olmasa da bulutlara yukarıdan bakmak... güzeldi... Bulutların yaşattığı sürprizden daha büyük ve güzeli yaşatıyor Ahmet ve Fettah. Sabah tura çıkarken aramızda olamayan arkadaşlarımız, biz zirveye çıktıktan kısa bir süre sonra motosikletle yanımıza geliyorlar.. Tabi yol tarifini de yol kenarındaki ineklerden alarak...
Zirveden notlar...
2014 yılında da Ağı Dağı zirvesine imzamızı attıktan sonra sıra geldi eve dönmeye..
Bu defa Bodurlar köyü üzerinden dönüş gerçekleştiriyoruz. Sabah gördüğümüz büyük kesim makineleri Bodurlar köyü girişinde ara vermeksizin çalışıyorlar, eskiden ağaçların sıklığından görünmeyen Ağı Dağı etekleri tam karşımızda şimdi.. İnsanın içi acıyor kesilen onca ağacı görünce...
Söylene söylene ulaşıyoruz Dörtyol'a, turun son çayı ve değerlendirme toplantısı Dörtyol'da her zaman mola verdiğimiz kahvede.. Yukarıların soğukluğunu sıcacık çayla gidersek de Ağı Dağı'nın yaşattığı güzellikleri uzun bir süre unutmak mümkün olmayacak. Bu sene de Ağı Dağı zirvesinden Çanakkale'yi görmek nasip olmadı, inşallah seneye...
Güzel bir gün, güzel bir parkur ve en önemliisi güzel bir ortam... Biz Ağı Dağı Tırmanışından çok zevk aldık, umarız siz de okurken almışşsınıdır. Başka turlarda görüşmek dileğiyle. Bizi izlemeye devam edin.
Harika bir yazi. Ve harika fotograflar.
YanıtlaSil