19 Haziran 2014 Perşembe

Gelibolu Köyleri Turu

Tarih: 07.06.2014
Mesafe: 75 km
Yol Arkadaşları: Mehmet KAZANCI, Ahmet TOKGÖZ, Ayşen AKGÜN, Burhan ULU, Coşkun ÇAĞLAN,Cumali ÖZLER, Fettah UYANIK, Hüseyin SUDA, Hüseyin ÖZDEN, Oğuzhan ÇAKIR,Serdar TANKO, Yakup GÜNCÜM, 


Route 2,555,363 - powered by www.bikemap.net

Çamura batıp çıkıp, derelerden şelalelerden geçip tamamladığımız Bodurlar-Sarıbeyli turunun üstünden bir hafta geçmiş olmasına karşın parkuru sanki dün pedallamışız gibi hissettik tüm hafta. O kadar etkileyici ve güzel bir gün geçirmişiz ki, turu sadece fotoğraflardan gören arkadaşlarımız dahi tüm hafta bu turdan bahsetti. Tabi ki gerçekleştirdiğimiz bir etkinliğin bisiklet camiası dışındaki arkadaşlarımız tarafından da beğenilmesi ve konuşulması mutluluk vericiydi.   Bir önceki turda bizimle olamayıp fotoğraflara baktıkça iç geçiren Burhan ise zaten bisikletini suya sokmak istemeyeceği gibi bir bahane yaratarak geçirdi tüm haftayı. Bir önceki turda aşırı derecede yorgunluk yaşayan, akşam bilgisayarda fotoğraflara bakarken yorgunluk falan kalmaz, bağımlılık yapar haftaya en önce sen koşar gelirsin diye motive etmeye çalıştığımız Hüseyin'in bu hafta tura gelip gelmeyeceği de hafta boyunca merak ettiğimiz konulardan biriydi. 
     Bu şekilde çabucak geliverdi Cumartesi. Ve biz bu hafta uzun süredir pedallamadığımız topraklara, Gelibolu Yarımadasına geçemeye karar veriyoruz. Depremle ilgili hasar tespiti için sigorta şirketi Cumartesi sabahına randevu verdiği için benden kaynaklı bir gecikme oluyor tur başlangıcımızda. Ben evde sigortacı beklerken arkadaşlar Şakir'in Yeri'nde buluşup kahvaltı yapıyorlar.
Alışkanlık yapar demiştik bir hafta önce.. Bizi şaşırtmayan Hüseyin herkesten önce gelmiş Şakir'in Yeri'ne.
11:00 gemisiyle Eceabat'a geçmek için iskelede buluyor ve feribota biniyoruz. Kahvaltı sırasında Şakir'in yerinde arkadaşlarla tanışıp tur katılmak istediğini belirten Serdar TANKO da bizimle bu hafta. Özel durumu nedeniyle turun sonuna kadar bizimle kalamayacak, bu nedenle uygun bir yerde geri dönmesini sağlayacağız. Feribota binerken benim bisikletimin ön lastiğine diken battığını fark ediyoruz, çıkarıp çıkarmama konusunda  kısa bir kararsızlıktan sonra çıkarmaya karar veriyoruz. Ne de olsa  turun başındayız  diye çekiyoruz dikeni ve sadece dış lastikte kaldığıiç lastiğe geçmediğini bir kaç test sonrasında anlıyoruz.
 Geçen seneki yanık izleri hala geçmiş değilken bu sene de yazı ettik.. Farklı çizgi olmasın diye taytı aynı çizgiye çekmeye çalışıyorum ama bu durum bir anda striptiz havasına bürünüyor..
Feribot Eceabat'a yanaşıyor ve biz Gelibolu yönüne doğru pedallamaya başlıyoruz. Hava güneşli ve açık, rüzgar problem yaratmayacak düzeyde, yolda trafik yoğunluğu yok. Kısacası pedallamak için herşey uygun... Bu koşullar altında ilerliyoruz Gelibolu yönünde.
Ayşen'in depeaşaa çekimleri.. Selfie'den sonra bu çekim tekniği de çok ses getirecek diye umuyoruz.. Biz de depeaşaayı kibarlaştırıp daha anlaşılır kılıyoruz ve "Tepe Aşağı" olarak güncelliyoruz.. Çekim tekniğinin depeaşaa şeklindeki orjinal ismini Fettah koyuyor, grupça Türkçeleştiriyoruz.
Gelibolu'ya doğru ilerlerken yolun sağ tarafından Bigalı kavşağının tam karşısında bulunan Bigalı Kalesi'ndeyiz. Daha önceki turlarımızda bir çok kez önünden geçmemize karşın durup fotoğraf çekilmemiştik. Sıcakta biraz soluklanmak biraz da fotoğraf eksiğini gidermek amacıyla Bigalı kalesinde mola veriyoruz.
Bigalı kalesinin önündeki boşluk arazide bir de tulumba var. Suyu serin ve içilebilir durumda...
 Toplu fotoğraf ve gif çekimlerimizden sonra yeniden devam ediyoruz yola.
Ilgardere Sapağındayız. biraz soluklanmak biraz da geride kalan arkadaşlarımızı beklemek için kısa bir mola veriyoruz bu noktada da.
Çanakkale-Gelibolu yolundan ayrılıp Ilgardere'ye doğru pedallıyoruz. Tabi ki yol üstündeki dut ağaçlarından da göz hakkımızı almadan geçmiyoruz.
 Yol üstünde güzel mimarisi ve bahçesiyle dikkat çeken  ev Kore Gazisi Latif DELEN'e aitmiş. Onun tarafından yaptırılmış, vefatından sonra da kızı tarafından kullanılmaya devam edilmiş. Güleryüzü ve sıcak tavırlarıyla bize su ikram eden Latif beyin kızı Serpil hanım, sol tarafa doğru uzanan patika yol üzerinde tatlı su çeşmesi bulunduğunu ve suyunun serin ve içilebilir durumda olduğunu söylüyor. Buraya kadar gelmişken bu çeşmeyi görmeden olmaz deyip çeşmeye doğru ilerliyoruz.
Kore Gazisi Latif Delen'in evinin hemen önünde çatallaşıyor toprak yol. Bahsedilen tatlı su çeşmesi soldaki yol üzerinde asfalt yoldan yaklaşık 200 metre içeride..
Çeşme başından ayrılıp Ilgardere köy merkezine doğru ilerliyoruz. Son dönemlerde özellikle İstanbul'dan gelişip buraya yerleşen kişilerin inşa ettirip içinde yaşamaya başladıkları taş evler köyün görünümüne farklı bir hava katmış durumda..Ancak kentten köye göç devam ederse Ilgarderelilerin  bir süre sonra azınlık durumuna düşmeleri de olası..
Köylülerin tarlada çalışıyor olması nedeniyle köy neredeyse bomboş. Köy meydanında görüp doğru yolda olup olmadığımızı sorduğumuz kişi dışında kimseyle karşılaşmadık Ilgardere'de. Ilgardere'de durmadan Pazarlı köyüne doğru pedallamaya devam ediyoruz. Yolun bundan sonrası rampalarla dolu.. Ama her çıkışın bir inişi vardır deyip devam ediyoruz yola.
Sıcakta, çam ağaçları arasında tatlı tatlı tırmanarak ulaşıyoruz Pazarlı'ya.
Pazarlı'da Ilgardere'ye göre daha fazla insan gördük, köy meydanındaki amcalarla ayak üstü muhabbet ettik. Ama hava sıcak, yolumuz uzun deyip devam ediyoruz yola. Hedefimiz yeniden Çanakkale-Gelibolu yoluna çıkmak.
 Pazarlı köyünden Çanakkale-Gelibolu yoluna kadar neredeyse tamamı inişten oluşan yol, son dönemlerde en kolay ilerlediğimiz ve en güzel manzaraya sahip yoldu bence. Sıcak havada, yolun her iki yanını kaplamış çam ağaçlarının gölgesinde, pedal çevirmeden son sürat aşağıya doğru inmek, inerken tam karşında uzanan Çanakkale Boğazı'nın büyüleyici güzelliğini izleyip serinliğini hisssetmek... hangi kelimelerle kimin tarafından anlatılırsa anlatılsın mutlaka eksik kalır, eğer bu deneyimi yaşamadıysanız..
Ilgardere'den sonra Pazarlı'ya pedallamak zaman almış olsa da PAzarlı'dan anayola inmek pek de zaman almıyor ve Burhanlı'ya doğru ilerlemeye devam ediyoruz.
Burhan ULU köye gelince, tabeladaki isim anlam kazanıyor. Burhan da köy kendisininmiş havasına giriyor bir anda..
Burhanlı'da yol kenarında bulunan köy kahvesinde mola verip öğle yemeğimizi burada yiyoruz. Ayşen tüm olumsuz koşullara rağmen diyetini bozmamakta ısrarlı ve kararlı davranıyor.. Her turda bir diyet menüsü..
Köy kahvesinin bahçesindeki dut ağacını altına oturunca doğal olarak kafamıza dutlar düşüyor. Yemek sonrası dut da fena olmadı hani..
Burhanlı'dan ayrılmadan öcne tabelanın önünde toplu fotoğraf çekimi için çalışmalar sürerken yabancı bir turcu selam vererek geçiyor yanımızdan Ve ardından bakakalıyoruz.
Bu sefer de Cumali'nin köyündeyiz. Aslında I harfi İ'ymiş de büyük harf olduğu için nokta düşmüş.. Cumali'nin açıklaması bu yönde..
Cumali'nin köyünde kısa bir mola verip fotoğraf çekimini gerçekleştirdikten sonra karşı tepede görünen Bayırköy'e doğru pedallıyoruz. Hemen şu tepenin üstünde gibi gözükse de ciddi bir tırmanış sonrasında ulaşıyoruz Bayırköy'e.
Diyetten olsa gerek özelikle Cumalı köyüne giderken ve Bayırköy'e doğru tırmanırken ciddi anlamda zorlanıyor Ayşen.. Ve Ahmet abi tırmanışta destekleyip ittiriyor Ayşen'i.
Bayırköy'de okulun önündeki ağaçların gölgesinde mola veriyoruz. karşıda görünmekte olan Gelibolu üzerinden bize doğru gelmekte olan kapkara bulutlar kısa bir süre içerisinde yağmur yağacağını gösteriyor. yola çıkarken biraz ötedeki Cevizli köyünün üst tarafındaki rüzgar tribünlerine çıkmayı planlamış olsak da Ayşen'in rahatsızlanması ve  bize doğru gelmekte olan yağmur bulutları nedeniyle rotada değişiklik yapmaya karar veriyoruz. Cevizli köyüne gitmeden Sütlüce köyü üzerinden ana yola ulaşmak ve anayol üzerinden Eceabat'a dönmeye karar veriyoruz. Hızla yaklaşmakta olan kara bulutlar bakalım hangi noktada yakalayacak bizi. Bayırköy'den Cevizli'ye doğru ilerlerken Çanakkale Boğazı'nın eşsiz güzelliğine tanıklık ediyoruz yeniden.
Arkamıza boğazı alıp toplu fotoğraf çekimini geçekleştirdikten sonra Bayırköy'ü ardımızda bırakıp Sütlüce'ye doğru ilerliyoruz.
 Bizimle yarışırcasına kara bulutlar da yakınlaşıyor Sütlüce'ye..
Çanakkale-Gelibolu yoluna ulaştığımız noktada park edilmiş şekilde bulunan ve Hüseyin abinin formasıyla aynı renk ve tona sahip motosiklet güzel bir sürpriz oluyor bizim için. Ve Hüseyin abi kendisi için özel olarak dizayn edilen bisikletle bütünleşiyor..
Cumali, Cumalı köyünün isminin gerçekte Cumali olduğunu ispatlamak ve bizi buna inandırmak konusunda elinden geleni yapıyor ama nafile..
Burhanlı yakınlarındaki Sydney Camping alanına ulaştığımızda  bulutlar bizi yakalıyor ve bizler yağmurun ne zaman yağmaya başlayacağını beklemeye koyuluyoruz. Nasılsa ıslanacağız , o zaman her tarafımız ıslansın diyen Burhan, Fettah ve Ayşen kendilerini denize atıyorlar. Burhan ve Fettah yüzerken Ayşen farklı sebeplerden geri dönmeyi tercih ediyor.. Bize de kara bulutlar altında yüzen arkadaşlarımızı fotoğraflamak kalıyor.
Ve beklenen yağmur bardaktan boşanırcasına yağmaya başlıyor. Biraz önce tuzlu suda yüzen Burhan ve Fettah yağan yağmur altında alıyorlar duşu.. Aşağıda göreceğiniz kareler bir filmden alıntı değil bizim turlarımızın küçük ama gerçek bir kesitidir.
   Yağmurun şiddeti azalınca Eceabat'a doğru yeniden düşüyoruz yola. Çisil çisil yağan yağmur üstten, lastiklerimizin sıçrattığı sular da alttan ıslatıyor bizi. Denize girmemiş olsak da girmiş kadar ıslanıyoruz bisiklet üzerinde. Bir de yağmurlu havalarda pedli tayt giymemek gerektiğini, giyilse bile yağmurdan sakınmak gerektiğini deneyimleyerek anlıyoruz..
     İnce ince yağan yağmur altında Ilgardere sapağına ulaşıyoruz. Yavaş ilerlediği için önden yol almak isteyen Ayşen ve ona eşil eden Fettah ve Coşkun erken ayrılıyorlar mola yerinden. ama onlar bira ilerledikten sonra Saros üzerinden gelen kara bulutlar biraz öncekinden daha şiddetli ve uzun süren bir yağış bırakıyorlar üzerimize. Henüz yola çıkmayanlarımız mola yerinde şıkır şıkır  yağmur sesi eşliğinde sıcacık çaylarını yudumlayıp, ağaçtan yeni toplanmış kirazı yerken, yolda olanlarımız da şiddetle yağan yağmurun yanında otobüslerin ve arabaların sıçrattığı sularla boğuşuyorlar.. Kader...
 Önden gitmenin  verdiği ıslaklık hissini sıcacık çorbayla gidermeye çalışan yurdum bisikletçileri...
Sonunda Eveabat'a gelip feribota yerleşiyoruz. Feribotta beklerken anlıyoruz ne kadar çok yorulduğumuzu ve ıslandığımızı.
Çok ıslandık, çok pedal çevirdik, çok yorulduk ama çok da zevk aldık bu turumuzda da. Bu hafta hem Burhan'ın hem de Cumali'nin adını taşıyan köyleri ziyaret ettik, belki daha önce hiçbir bisikletçinin gitmediği köyleri gezdik.  Bizlerin pedallarken aldığımız mutluluğu ve zevki umarız siz de tur yazısını okurken alırsınız.. Başka turlarda buluşmak dileğiyle bizi izlemeye devam edin..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder