12 Kasım 2013 Salı

Haliloğlu Turu

Tarih:09.11.2013
Mesafe:68 Km
Yol Arkadaşları:Mehmet KAZANCI, Yusuf ÜÇÜNCÜ, ,Ayşen AKGÜN, Ahmet DİKYAR, Cumali ÖZLER, İbrahim Sertaç KASAPLAR ve Fettah UYANIK, vd.

Route 2,377,906 - powered by www.bikemap.net

Bir hafta önce gerçekleştirdiğimiz Koyun Limanı turunun tadı halen damağımızdaki yerini koruyorken ve o turun yazısını yazalı daha bir kaç gün olmuşken.... Yine bir Cumartesi günü ve yine biz Golf Çay Bahçesindeyiz. Bu haftaki turda nereye gideceğimiz olmasa da kısa ve zorlamayan bir tur gerçekleştireceğimize geçen haftadan karar vermiştik. Çünkü herhangi bir  olumsuzluk yaşanmazsa 16.11.2013 tarihinde Ağı Dağına tırmanacağız, geçen hafta öyle karar verdik. 980 metre yükseklikten nasıl görünecek Çanakkale, boğaz ve adalar... Düşünmesi bile heyecan verici. Hüseyin abinin İstanbul'a dönüş yolundayken boğazdan Ağı Dağı'nın fotoğraflarını çekip yayınlaması daha da motive etti bizi o tur için... Ağı Dağı'nı haftaya konuşur yazarız. Gelelim bu haftaki turumuza. Bahsettiğim gibi uzun olmamasına ve erken saatlerde evde olmaya dikkat ederek belirledik Haliloğlu hedefini. Bugüne kadar bizden o köye bisikletle giden olmamış. Biraz iddialı olacak ama biz bile gitmediysek başka giden de zaten olmamıştır :) (Belki bir ihtimal, İrfan AŞIROĞLU gitti mi acaba?) Erken dönmek için erken yola çıkmak lazım. Her zamanki gibi Golf Çay Bahçesinde buluşuyoruz. Belirlediğimiz tur başlangıç saati 08:30..
Herkes tur için hazır ve turumuza başlıyoruz. Çanakkale-Çan Karayolu üzerinden ilerleyip Haliloğlu köyüne ulaşmayı planlıyoruz. Dönüşümüz ise Atikhisar Barajının diğer yanından Çiftlikdere, Çiftlik, Belen güzergahından olacak. Hava güneşli, sıcak ve rüzgarsız. Kısacası tur için koşullar yerli yerinde. Hedef Haliloğlu olunca bu turu Halil abiye atfediyor, grup liderliğini kendisine veriyoruz:) Bu turdaki liderlik eşbaşganlar üstü bir mertebe.. bir ara bu turu Halil abiye mi yoksa oğlu Ertuğrul'a mı atfetsek diye kararsızlık yaşasak da sonuçta Halil abide karar kılıyoruz.
Başgaaanlar Başganı Halil Reyiz önderliğinde dönüyor pedallar ama bir sorun var.. Grubun yarısı kayıp, Halil abi de dahil olmak üzere..  Ara sokaklarda beklerken önce Halil Başgaan buluyor bizi sonra Ahmet ve Sertaç'ı ana caddede pedallarken görüyoruz uzaktan. Çanakkale sokaklarında kısa süreliğine birbirimizi kaybetsek de hemen buluşup Balıkesir Caddesi üzerinde pedallamaya devam ediyoruz yeniden. Bu kısa süreli kayboluş Halil abinin tur liderliğini kaybetmesine neden oluyor:) ilk 100 metre içerisinde grup 3'e bölünüp birbirini kaybedince, ilerleyen saatlerde başımıza daha kötü durumlar gelmemesi için Halil abiyi tur liderliğinden indiriyoruz. Aslında pek indirme de değil, kendisi feragat etti ama içimizdeki darbeci yan indirmeyi uygun buldu.
Çevre yolundaki 70 kilometre hız sınırlamasına riayet ederek devam ediyoruz yolumuza.. Neyse ki ceza almadan geçtik bu EDS'den
Kısa bir süre içinde Dörtyol'a ulaşıyoruz. Dörtyolun içerisinden yeni yapılan Çanakkale-Çan yoluna geçildiği için her iki tarafı ağaçlarla kaplı eski yol boş ve fotoğraf çekimleri için doğal bir stüdyo halini almış. Durum böyle olunca bize de bu doğal güzelliği fotoğraflamak kalıyor..
Dörtyol'da eski yol üzerinde fotoğraf çekimlerini gerçekleştirdikten sonra yeni yol üzerinden Çan yönüne doğru ilerliyoruz.
Biz Atikhisar Barajı girişine doğru ilerlerken Baraja doğru bisikletle ilerleyen bir amcayla karşılaşıyoruz. Amcanın hedefi Belen köyü, bizim dönüşte uğrayacağımız son köy. Kimbilir belki amcayla köyde de karşılaşırız.
Amcaya veda edip Kayadere ve Atikhisar köylerine doğru tırmanmaya başlıyoruz. Bugünkü ilk tırmanışımız bu..
Kayadere ve Atikhisar köyleri arasında Atikhisar Kalesini tam karşıdan gören noktada kısa bir mola veriyoruz fotoğraf çekimi için. Çekimlerin arka fonunu Atikhisar Kalesi ve Barajı oluştururken Beşiktaş'a ilişkin forma, atkı vb. materyaller çekim objesi olarak ön plana çıkıyor..
 Atikhisar manzaralı fotoğraf çekimlerinden sonra düşüyoruz yola. Bundan sonrası Çiftlikdere-Terziler sapağına kadar iniş şeklinde. Arada kısa bir bölüm düz ve hafif tırmanışlı olsa da çoğunluğu iniş oluşturuyor.
Terziler-Çiftlikdere sapağında grubu biraraya getirmek amaçlı birkaç dakikalık duraksamayı saymazsak mola vermeden Haliloğlu sapağına ulaşıyoruz. Bu civarda çay içebileceğimiz tek köy olan Serçeler'in yanından geçmiş olmamıza rağmen mola vermedik. Mola ve çay hakkımızı dönüşe sakladık. Sonunda Haliloğlu köyü sapağındayız. Çan yolundan 2 kilometre içeride Haliloğlu köyü. Ancak bu 2 kilometre tamamen tırmanıştan oluşuyor.
Deklanşöre basıp 2 saniye içerisinde kadrajda yer alınmaz. Tecrübeyle sabittir. :)
Kavşaktaki fotoğraf çekimlerinin sonrasında Haliloğlu köyüne doğru tırmanmaya başlıyoruz. Çanakkale-Çan güzergahında yolun solunda kalan derenin karşı tarafına geçiyoruz köprü üstünden.Derenin suyu şimdilik çok az ama kış aylarında yoğun bir şekilde aktığını biliyoruz. Az su barındıran dere olmasa da köprü iyi bir fon oluşturuyor fotoğraf çekimleri için.
 Halil abinin yaratıcı kadraj çalışmalarından biri. Hak geçmesin diye herkesin bu kadrajda yer almışlığı var..
Yukarıdaki fotoğraflar ne zahmetlerle çekildi görün. Zor iş sanatçı olmak:) Halil abiye bundan sonra karada ölüm yok, Yusuf Başgan'ın gölgesi düştü çünkü üstüne...
Haliloğlu köyü karşıdan görünmeye başladı. Yukarı doğru çıkıp köye yaklaştıkça köyün, aşağıdaki vadilerin ve ovaların güzellikleri artmaya başlıyor.
 Sonunda Haliloğlu köyüne ulaşıyoruz.
Köyün hemen girişinde sokakta oturan yaşlı amca dikkatimizi çekiyor ve koyu bir sohbete dalıyoruz. 90 yaşında amca, Türkiye Cumhuriyetiyle yaşıt. Kulak az duyuyor, 8 kişi olan bizi oldukça kalabalık olarak algılıyor ve bunu ifade ediyor. Amca fotoğraf çekimlerimiz için gönüllü ve doğal bir manken. kendisinden de izin alarak çekiyoruz fotoğraflarını..
Köyün hemen girişindeki çeşmenin suyu içilebilir düzeyde ve serin.. Kimimiz amcaylka muhabbet ederken kimimiz su içip mataralarını dolduruyor.
Amcayla sohbeti tamamlayıp köyün içerisine doğru ilerliyoruz. Taş döşeli yollar, taş evler, taş örme bahçe duvarları, sokakta oturup muhabbet eden yaşlı insanlar, köyün tepesinde büyük br heybetle duran kayalıklar, saracık sokaklar .... Haliloğlu köyü doğal bir fotoğraf stüdyosu... Dış çekimler için mutlaka değerlendirilmesi gereken bir yer... Ne yazsam anlatmak için yeterli olmayacak bu ortamı bu nedele yazıyı kesip sözü fotoğraflara bırakmak en iyisi...
Fotoğraf çekimlerinden sonra Haliloğlu köyünden ayrılıyoruz. Hedefimiz Serçeler köyüne uğrayarak çay içmek. Bu civarda Serçeler köyü dışında çay içebileceğimiz başka köy olmadığı için yemek öncesi olsa da çay içmek amacıyla Serçeler'e uğramaya karar veriyoruz.
Sonunda Serçeler köyüne ulaşıyoruz. Köy girişinde geride kalanlar için kısa bir bekleyiş ve sonrasında kahvehaneye yolculuk.
Serçeler Köy Meydanı ve Köy Kahvesi. Köy meydanında güneş altında çay molası. Keşke çaylar da ortam kadar güzel ve dingin olabilseydi..
Çay ve muhabbet sonrasında yeniden yola düşüyoruz. Terziler-Çiftlikdere sapağında Çanakkale-Çan yolundan ayrılıyoruz. önce Çiftlikdere köyüne ulaşacağız. Çiftlikdere köyünün girişinde bulunan su değirmeninin yanındaki şelalede su varsa sucuğu burada yapacağız, eğer su yoksa Belen köyünü geçince göletin yanında yapacağız. düşüncemiz buydu.
Çiftlikdere köyünün girişinde dere yatağında bulunan eski su değirrmeninin restorasyon çalışmalarında sona gelinmiş ancak şelalede henüz su yok. Bu nedenle sucukları Belen köyünden sonra pişireceğiz. O zamana kadar iyice acıkmış olacağız tabi ki..
Çiftlikdere köyünün merkezine varmadan Çiftlik, Belen yoluna dönüyoruz. Yol Belen köyü girişine kadar tamamen toprak ancak düzgün. Binek otomobille de geçilebilir düzeyde.
Çiftlik yoluna ayrılan noktada odun taşıyan teyzeyle karşılaşıyoruz. Her ne kadar muhabbet etmek için çabalasak da kulakları ağır işiten teyze pek yüz vermiyor bize.
Teyzeden ayrıldıktan bir kaç metre sonra yolda bir eşek çıkıyor karşımızsa. Boynunda zincirle önümüzde koşan ve zorla kendisini yolun kenarındaki genişliğe atan eşeğin bizden korktuğu her halinden belliydi. Fettah eşeği sakinleştirip yakalamak istese de başarılı olamıyor..
Yolda giderken önümüze çıkan ve ağaçta tek bir şekilde sallanan ayva. Bisikletçinin göz hakkı, ama Halil abi tek başına yedi.. Bizim gözümüz hakkını alamadı... Bir kaç hafta önceki Kagırlı turunda da Ayşen benzer bir durum gerçekleştirmişti. Unutmadık::)
Madenlerin dağlarımızı ne hale getirdiğinin resmidir. Altın madenlerini aklamak için çaba sarf edenler (!) bakalım bu madenler için ne gibi etkinlikler içerisinde olacaklar? Bu madenlerden de sponsorluk alırlarsa bu madenleri de kendilerince temize çıkarmaya çalışacaklardır sanırım. Sen bisiklet grubu olarak siyanürle maden arayan şirketlerden sponsorluk al, onların verdikleri paralarla forma yaptır, bu şirketlerin reklamını taşıyan formaları giy, sonra şirketin merkezini ziyarete git, brifing al, facebook'ta çarşaf çarşaf resimlerini yayınla, bir de utanmadan yerel gazeteler servis edip ziyaretini haberleştirmelerini sağla. Neyin kafasını yaşıyorlar ve ne içtilerse artık? Gerçi ana teması taş ocaklarının Saros Körfezinde yarattığı tahribata dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak olan 2. Keşan Saros Dağ Bisikleti Festivaline üzerinde maden şirketlerinin reklamını taşıyan formalarla katılma davranışı gösteren zihniyetin siynaürle altın arayan şirketi ziyaret etmesi pek şaşırtıcı da olmasa gerek. Keşan'da çevreci, Çanakkale'de madenci olanlara sormak lazım; Sadece Saros mu yok olmasın? Ya Çanakkale, ya Kaz Dağları? Bisiklet turlarını Çanakkale-Güzelyalı arasında gerçekleştirenler, doğa içerisinde pedal çevirmek yerine kapalı spor salonlarında boy gösterenler doğayı ve Çanakkale'yi buralardan ibaret sanıyorlarsa yanılıyorlar. Söyleyin takip etsinler bizi. Bırakın bisikletle gitmeyi, adını bile bilmedikleri köyleri ve güzergahları görsünler... Neyse...  (Kimden ve neden mi bahsediyorum; http://www.canakkalehaber.com/index.php/haber/yerel/canakkale-18-mart-bisiklet-grubu-altin-madenini-gezdi.html )
Kimisi reklam yapar, kimisi pedal basar... Pedallamaya ve gördüklerimizi anlatmaya devam.. Yalanlarınız ve madenleriniz sizin olsun. Çanakkale biziz ve bizce Kazdağlarının üstü ALTIN'dan değerlidir..
Çiftlik köyüne ulaşıyoruz. Bu köy baraj manzaralı, tepede kurulu bir köy.
Çiftlik köyünden sonra Belen köyüne doğru pedallıyoruz. Güzergah toprak, zaman zaman barajın yanından devam eden yolda kısa ve orta sertlikte tırmanışlar da mevcut. ve bu tırmanışlardan birinde yine tanıdık bir görüntü. Tur klasiklerimiz içerisinde yer alan bir kare.. Fettah, Ayşen'in bisikletini ve kendi bisikletini taşıyor. Ayşen mi?.. çoğunlukla bana küfredip, ara sıra fotoğraf çekiyor.. Ama açık açık küfrettiğiin söyleyecek kadar da harbi.. Nasıl olsa Eş Başgaaannnnn..
Karşı tepede Ulupınar köyü ve bu köyde bulunan ÇOMÜ'ye ait gözlemevi görünüyor. Hemen sağ tarafımız ise Belen köyü.
 Belen köyüne girişte asfalt yol başlıyor.
Belen köyü içerisinde zaman kaybetmeden gölete doğru ilerliyoruz. Karnımız acıktı, sucukları bir an önce yemek için sabırsızlanıyoruz. bu nedenle köyde durmadan devam ediyoruz ancak Sertaç ve Yusuf abi su takviyesi için köye girip çıkıyorlar..
 bent üzerinden baraj yatağına doğru ilerliyoruz.
Baraj yatağında yalnız değiliz. Bizden önce oraya gelen ve piknik yapan çiti selamlayıp, rahatsızlık vermemek için içerilere doğru ilerleyip kendimize taşlarla çevrili bir ocak kuruyoruz. Suyu çekilmiş dere yatağında kuruluş ot ve çalı çırpı bulmak hiç de zor olmuyor kısa bir süre içerisinde ocağımız yanıyor. yine yakma işinde Halil abi, ocak kurulumu ve çalı çırpı toplama işlerinde ben başrollerdeyiz. Ama Cumali ve Ahmet de toplama işinde yetişiyorlar, hedef ocak yakıcılığında..
 Köz oluşmaya başlayınca ilk sucuklar yerleşiyor hemen ocağın kenarına...
Sucuklar pişti ve ekmeğin arasındaki yerini aldı. Sıra geldi afiyetle yemeğe.. Bu hafta da menüde sucuk-ekmek var..
Karnımız doyup ateşimiz sönmeye yüz tutunca fotoğraf çekimlerine veriyoruz kendimizi.. Müthiş doğa ve müthiş kareler...
 Karnımız doydu, fotoğraf çekimini de tamamladık sıra geldi eve dönmeye... Dönüş yolumuz tamamen barajın yanından,ağaçlar arasında ve Atikhisar Kalesi manzaralı...

 Baraj seti üzerinde toplu fotoğraf çekimi
Setin üzerinden kıvrıla kıvrıla inen yolun sonunda Yasemin abla küçük bir kaza atlatıyor ancak  herhangi bir problem yok. Kendisinin ve bisikletinin sağlığı yerinde. Kanal boyundan Saraycık'a giden yol kapalı olduğu için geldiğimiz yol üzerinden Çanakkale'ye dönmeye karar veriyoruz. Baraj sapağından sabah geçtiğimiz Çanakkale-Çan yoluna çıkıyoruz.
 Bu yol üzerinden Çanakkale'ye doğru ilerlerken Ahmet'in bisikletinin lastiği patlıyor ve arkada kalıyor. Bizler Çanakkale girişinde Ahmet ve ona eşlik eden Fettah'ı bekliyoruz.Lastik değişiminin ardından Ahmet ve Fettah'ın gruba yetişmelerinin sonrasında Çanakkale'ye doğru pedallayıp turumuzu tamamlıyoruz.
Toplamda 68 kilometre yol alıp kazasız-belasız bir şekilde tamamladık turumuzu. Her zamanki gibi muhteşem anlar, unutulmaz anılar ve hepsi birbirinden güzel ve değerli fotoğraflarla tamamlıyoruz bu turu da.. Haftaya Ağı Dağı tırmanışında (980 metre) görüşmek dileğiyle.
BİZİ İZLEYİN, BİZİMLE BİRLİKTE ÇANAKKALE'Yİ GEZİN!

1 yorum:

  1. Çam, tezek, rutubetli toprak ve ot, kekik, biberiye kokularını hissettim köylerden bir bir geçerken. Çanakkale'nin bilinmeyen yüzünü gösteriyorsunuz pedal pedal, bu enfes doğa yok olmadan umarım herkes en azından bu sayfayı ziyaret eder ve "Kaz Dağlarının üstü Altından daha değerlidir" ne demek farkına varır...

    YanıtlaSil