Mesafe: 30 km
Yol Arkadaşları: Ayşen AKGÜN, Erhan ACAR, Fettah UYANIK, Hüseyin ÖZDEN. Sertaç KASAPLAR, Tuğba AÇAR
Yazan: Ayşen AKGÜN
Route 2,919,678 - powered by www.bikemap.net
Başımıza gelecekler için rotaist
öngörüsüne ve hava tahminlerine aldırmadan yine bir
cumartesi turunda Ayşen, Tuğba, Erhan, Fettah, Sertaç ve
Hüseyin’le Çanakkale’nin yeni AVM’ lerinden biri olan
TroyPark’ta buluşuyoruz. Herkesin bir sponsoru var, biz de mi
alsak acaba deyip reklam afişinin önünde poz veriyoruz. Kimbilir belki bir gün bir bisiklet markası bizi reklam yüzü yapmak için
teklifte bulunur. Neden olmasın, inanırsak olur bence. Fakat
şimdilik hayaller "Tour de France" hayatlar "Tour de Saturday", rotalar Ulupınar. Aklımızın bulutlarını dağıtıp yağmurla dolup taşan
bulutlara yakalanmamak için bir an önce yemek ihtiyaçlarımızı
aldıktan sonra bilmem kaç km hızla esen rüzgâra karşı
basıyoruz pedala. Abidin sen bayır aşağı bisiklet sürerken
ilerleyebilmek için pedala var gücünle bastın mı hiç?
Sanmıyorum, Çanakkale’de yaşamıyorsan pek basmamışsındır
zaten. Abidin kim mi? Hiç de zor değil bulması...
Rüzgar bir yandan aykırı kişilik
Fettah bir yandan Hüseyin’i yoldan çıkarmaya çalışıyorlar.
Erhan arkalarından bağırıyor Fettahhhhhhhhhhhh,Hüseyinnnnnn ama
nafile. Sesimiz ulaşmıyor kendilerine. Daha Sarıcaeli ile Saraycık farkını
anlayamamış bir arkadaşımız Fettah, çünkü gittiği yol yol
değil. İşinden ötürü köy yollarını bildiğini sanıp peşine
takılıp Saraycık yerine Sarıcaeli sapağına dalıyoruz. Neyse ki
birkaç metre gittikten sonra farkına varıyoruz doğru yolda
olmadığımızın. Peki ya Fettah’ın ha Sarıcaeli ha Saraycık,
ikisi de “S” ile başlıyor demesine ne demeli? Demek ki rotaist olmak öyle kolay değil, kolay yetişmiyor rotaistler, değerlerini bilmek lazım :)
Fettah'a ve rüzgara rağmen yine de şahlanıyor Hüseyin :)
Saraycık yolunu bulup rüzgarın etkisini daha az hissetmeye başlıyoruz.
Köpeklerle mücadele timi önde ilerliyor.
İlk çayımızı Saraycık köyünde içiyoruz hem de soluklanıyoruz.
Nerede bir kamera görse role giren Ayşen, ondan rol çalmaya çalışan Sertaç, patron gibi çek diyen Erhan, hala ne olduğunu anlayamayan Fettah ve bu sahnede rol kaptığı için mutluluktan uçan Hüseyin. Tabi vizörün arkasında da Tuğba. Bu grupta yıldız ışığı var. Çok net…
Çay molamızdan sonra Ulupınar’a doğru tatlı tatlı tırmanıyoruz. Yağmur çiselemeye başlıyor. E şeker değiliz ki eriyelim, tırmanışa devam ediyoruz. Şöyle bir arkamıza baktığımızda havanın puslu olmasına rağmen manzaranın yine de çok güzel olduğunu görüyoruz ve fotoğraflamak istiyoruz. Sertaç biraz geride kalıyor ve onu bekliyoruz. Neden geride kaldığını yanımıza geldiğinde söylüyor: “e tabi kamera 5 kilo ekliyor.” Yağmurdan korumak için fotoğraf makinesini Sertaç’ın heybesine koyan Ayşen aslında bu gecikmenin sebebi :)
Sertaç bisikletinin lastiğini şişirirken canı sıkılan Fettah arkadaşlarıyla kozalak fırlatma oyunu oynamak istiyor. Öyle bir oyun mu var? Neden olmasın ama Ayşen’in bu oyunu oynamaya hiç niyeti yok.
Yağmur bastırınca daha fazla vakit kaybetmeden hızlıca devam ediyoruz Ulupınar’a doğru.
Ulupınar’a geldiğimizde havanın sertleşmesi de yağmura eklenince çok üşüyoruz. Aşağıokçular’da ikinci çay molamızı vermeyi planlarken oraya vardığımızda kuru bir yerimizin kalmayacağını tahmin ediyoruz. Planımızda değişiklik yapıp bundan sonrası sıcacık yuvamız deyip pedalımıza kuvvet yola devam ediyoruz.
Başka turlarda kolayca pedalladığımız Ulupınar-Yağcılar arasındaki iniş, yağmur ve soğuk nedeniyle bu turun en zorlu kısımlarından biri haline geliyor.
Yağcılar köyündeki kısa duraklamamızın ardından Kalabaklı-Aşağıokçular yoluna doğru inişimiz devam ediyor ve kısa bir süre içerisinde bu yola ulaşıyoruz.
Tabela aşığı ekip rotaist pozu veriyor.
Biz şartların zorlu ve çetin olduğu yolları pedallarken Mehmet’in de bir tepeden sıcacık çayını yudumlayıp bizi seyrettiğini evlerimize varınca öğreniyoruz. Kendisine diyecek söz bulamıyoruz. Dileriz en çamurlusundan ve en yağmurlusundan bir turda en kısa zamanda aramıza katılır.
Fettah'a ve rüzgara rağmen yine de şahlanıyor Hüseyin :)
Saraycık yolunu bulup rüzgarın etkisini daha az hissetmeye başlıyoruz.
Köpeklerle mücadele timi önde ilerliyor.
İlk çayımızı Saraycık köyünde içiyoruz hem de soluklanıyoruz.
Nerede bir kamera görse role giren Ayşen, ondan rol çalmaya çalışan Sertaç, patron gibi çek diyen Erhan, hala ne olduğunu anlayamayan Fettah ve bu sahnede rol kaptığı için mutluluktan uçan Hüseyin. Tabi vizörün arkasında da Tuğba. Bu grupta yıldız ışığı var. Çok net…
Çay molamızdan sonra Ulupınar’a doğru tatlı tatlı tırmanıyoruz. Yağmur çiselemeye başlıyor. E şeker değiliz ki eriyelim, tırmanışa devam ediyoruz. Şöyle bir arkamıza baktığımızda havanın puslu olmasına rağmen manzaranın yine de çok güzel olduğunu görüyoruz ve fotoğraflamak istiyoruz. Sertaç biraz geride kalıyor ve onu bekliyoruz. Neden geride kaldığını yanımıza geldiğinde söylüyor: “e tabi kamera 5 kilo ekliyor.” Yağmurdan korumak için fotoğraf makinesini Sertaç’ın heybesine koyan Ayşen aslında bu gecikmenin sebebi :)
Ulupınar’a çıktıkça yağmur
hızını arttırmaya başlıyor. Sertaç yine geride kalıyor
fakat bu seferki sebebi inik lastiği. Şişirmek için duruyoruz.
Tuğba’nın keyfi yerinde olduğuna
göre turlarımız diz ağrılarına iyi geldiğini gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Bisiklete binince değil binmeyince ağrıyor Tuğba'nın dizi..Sertaç bisikletinin lastiğini şişirirken canı sıkılan Fettah arkadaşlarıyla kozalak fırlatma oyunu oynamak istiyor. Öyle bir oyun mu var? Neden olmasın ama Ayşen’in bu oyunu oynamaya hiç niyeti yok.
Yağmur bastırınca daha fazla vakit kaybetmeden hızlıca devam ediyoruz Ulupınar’a doğru.
Ulupınar’a geldiğimizde havanın sertleşmesi de yağmura eklenince çok üşüyoruz. Aşağıokçular’da ikinci çay molamızı vermeyi planlarken oraya vardığımızda kuru bir yerimizin kalmayacağını tahmin ediyoruz. Planımızda değişiklik yapıp bundan sonrası sıcacık yuvamız deyip pedalımıza kuvvet yola devam ediyoruz.
Başka turlarda kolayca pedalladığımız Ulupınar-Yağcılar arasındaki iniş, yağmur ve soğuk nedeniyle bu turun en zorlu kısımlarından biri haline geliyor.
Yağcılar köyündeki kısa duraklamamızın ardından Kalabaklı-Aşağıokçular yoluna doğru inişimiz devam ediyor ve kısa bir süre içerisinde bu yola ulaşıyoruz.
Tabela aşığı ekip rotaist pozu veriyor.
Biz şartların zorlu ve çetin olduğu yolları pedallarken Mehmet’in de bir tepeden sıcacık çayını yudumlayıp bizi seyrettiğini evlerimize varınca öğreniyoruz. Kendisine diyecek söz bulamıyoruz. Dileriz en çamurlusundan ve en yağmurlusundan bir turda en kısa zamanda aramıza katılır.
Her ne kadar turun büyük bir kısmını yağmur altında geçirsek de, kendimizde ve bisiklette ıslanmadık yer kalmasa da eve götürmeden bisikletleri yıkamak gerek.
Yağmur altında, rüzgara ve soğuğa karşı mücadele ettiğimiz bir tur oldu. Herşey bize karşı bari çamur eksik kalsın deyip rotamızı kısa keserek döndük eve. Bakalım haftaya nasıl bir havada nereye pedallayacağız. Bizler gibi siz de merak ediyorsanız bizi izlemeye devam edin..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder