21 Mayıs 2012 Pazartesi

Kemel-Fevziçakmak-Obaköy Turu

Tarih: 20.05.2012
Mesafe: Yaklaşık 42 Km
Yol Arkadaşları:Mehmet KAZANCI, Yusuf ÜÇÜNCÜ, Tuğba KARABIYIK, Hüseyin SUDA
Güzergah:Çanakkale-DörtyolIşıklar-Kemel-MareşalFevziÇakmak-Obaköy
*Bu tur 18 Mart Bisiklet Grubu olarak gerçekleştirilmiş olup blog kaydı ilk önce  http://18martbisiklet.blogspot.com/2012/05/kemel-fevzicakmak-obakoy-turu.html adresinde yayınlanmış ve bu bloga oradan alınmıştır.

Bike route 1576784 - powered by Bikemap 
15 günde bir rutin olarak gerçekleştirdiğimiz Pazar turunu gerçekleştirmek üzere daha önceden karalaştırdığımız şekilde saat 09:00'da Golf Çay Bahçesinde buluşuyoruz. açıkçası daha fazla kişi olmayı bekliyorduk ama akşamdan ve sabahın erken saatlerind eyağan yağmurun ve gökyüzündeki bulutların katılımı olumsuz etkilediğini düşünüp biraz daha beklemeye karar veriyoruz. Hüseyin SUDA, Tuğba KARABIYIK, Yusuf ÜÇÜNCÜ ve Mehmet KAZANCI'dan oluşan ekip saat 10:00'da basıyor pedala... dörtyol, ışıklar, kemel, fevziçakmak üzerinden atikhisar barajına ulaşmak oradan çiftlikdere'ye doğru ilerlemeyi hedefleyerel düşüüyoruz yola, başımıza geleceklerden habersiz....
 İlk fotoğraf molamızı Kurşunlu yolunda veriyoruz
 Gidceğimiz köyler ve uzaklıkları...
 Işıklar köyüne varmadan keçiler kesiyor yolumuzu.. yolumzu daha çok kesilecek keçi sürleri tarafından..
 doğa ve parkur güzel ama.... bir de tırmanışlar olmasa :)
 Işıklar ve Kemel arasındaki düzlükte biraz dinleniyoruz. önümüzde zorlu bir tırmanış var Kemel'e kadar..
 Hüseyin abinin GARMIN'ine göre %15'lere varan bir eğimle çıkıyoruz Kemel köyüne... dinlenmek bahane, manzaradır yolda ikinci defa durmamızın asıl sebebi.. karşıda Çanakkale Boğazı, Çanakkale, Kepez, Kilitbahir, sağ tarafta Nara Burnu açıkları ve sol tarafta Atikhisar Barajı... bulutlar da gün boyu eşlik ediyorlar bize, fotoğraflara renk, bizlere gölge sunmak için.. bu arada panaromik çekimler için harika bir nokta, tavsiye ederim..
 tırmanış zoluydu diye boşuna demedik...
 Atikhisar Barajı
 bu manzarada fotoğraf çektirmemek olmazdı.
Mehmet KAZANCI
 Hüseyin SUDA
 Tuğba KARABIYIK
 Yusuf ÜÇÜNCÜ
el değmemiş, kokusunu kaybetmemiş, "organik" bir doğa
küçücük çocuk bile tarktöre biniyor biz hala bisiklete :)
Kemel köyünü geçince daha belirginleşiyor Çanakkale Manzarası
 biz onunla fotoğraf çektirmeye çalıştıkça o bizden kaçtı, sakladı kendini.. eşek işte..
yolda yine kesiyor keçiler yolumuzu. yol vermek lazım tabi
Kemelden sonra da tırmanış devam ediyor ama Kemel'e kadar olan bölümdeki kadar dik değil bu tırmanışlar.. zaten çevredeki doğal güzellikleri izlemekten ne çıktığınızın ne de indiğinizin farkına varıyorsunuz.. neredeyse yok denecek kadar az trafiği ve doğasıyla bisiklet için süper bir parkur..
 ve zirve noktasındayız. 446 metreyi gördük. hani elini uzatsan bulutlara dokunacaksın, kanat taksan uçacaksın.. işte öylesine bir yer.. buraya gelip de fotoğraf çekilmemek olmaz tabiki..
 Yusuf bize saf, doğal kekik bulup ikram etti. kokusu hala burnumuzda..
turun döndüğü noktadayız.. Fevziçakmak köyünden çıkmadan önce sağa sapıp Atikhisar Barajına ulaşacakken, bu yılu sokak diye algılayıp bir sonraski sapaktan sönüyoruz sağ tarafa.. içimiz rahat etsin diye yoldan geçen motosikletli iki gence sorup teyit ediyoruz doğru yolda olduğumuzu ama. ne bilelim çocukların şaka yapmayı seven kişilik yapılarını, burda herkes şakacı tabelayı yazan da dahil.. ne 1 kilometreymiş git git bitmedi, çamur bitti, biz bittik, yol bitmedi...

 buradan geçerseniz mutlaka bu sudan için... ama bu yola girmeyin..
 uzun bir mesafe aldık bisiklet üstünde ama iniş bittikten sonra tekerlekleri döndürmeye yetmedi pedala basış gücümüz, tekerlekler üç kat oldu neredeyse...
 Temizlik zamanı
 çamur kadroyu gençleştirir, kırışıklıkları giderir... bisikletler için çamur banyosu zamanı
 sonunda nereden çıktığını anlayamadığımız bir adam çıktı yolumuza ve dedi ki... "gideceğiniz yer nere, burası nere... yanlış gelmişiniz..."
obaköyün girişinde bir dere karşılıyor bizi.. ilk yıkanmalarımız burada oluyor. ancak köyün çıkışında da derenin varlığını öğrenince ksıa kesiyoruz buradaki yıkanmayı.. asıl yıkanmayı sonraya bırakarak..
 Hüseyin abi bisikleti yıkayıp kurusun diye güneşe serdi..
obaköy neredeyse terk edilmiş halde.. bir kaç yaşlıdan başka köyde yaşayan yok. onlar da ölüp gidince köy tam bir hayalet köy olacak... çocukalr çoktan taşınmış Çanakkale'ye...
 gölgede salatalık keyfi..
bizim geliş yönümüze göre çıkış ama esas geliş yönüne göre köyün girişinde bizi karşılayan dere ve çevresi... anlatmaya kelimelerin yeterli olabileceğini sanmam... en iyisi susmak ve sözü fotoğraflara bırakmak..
ve yine düşüyoruz yollara, bu güzel köyü ve kçücük şelaleleri arkamızda bırakarak. dereyi sağ yanımıza alıp toprak yoldan devam edince kısa bir süre sonra Bodurlar yoluna ulaşıyoruz..buradan sonra da devam ediyor tırmanışlar. Tuğba'nın bisikletinde göbek bilyeleriyle ilgili sorun yaşanmaya başlayınca geldiğimiz yoldan geriye dönmenin daha iyi olacağına karar veriyoruz. bir de o kadar emek verip tırmandığımız tepelerden pedal çverimeden inmenin zevkini tatmak lazım.. yaklaşan kara bulutlar yağmur getirmeden dönmek lazım geriye. üstümüzde kararan bulutların serinliği, kulaklarımızda rüzgarın uğultusu...
dönüşte Kemel köyünde mola verip çay içiyoruz bir de yanımızdaki yiyecekleri eve geri götürmek olmaz tabi.. boğaza karşı içtiğimiz için mi bilmem ne kadar da güzeldi çayın tadı.. Kemel'den ayrıldıktan sonra kısa bir süredse ulaşıoyoruz Çanakkale'ye.. iyi ki bu turu yapmışız, iyi ki rotamızı şaşırıp kaybolmuşuz. yoksa nasıl öğrenirdik Obaköy'ün bu kadar güzel bir yer olduğunu... kaybolmalar, keşfetmelere ve bulmalara yol açıyorsa kaybolma değildir aslında....

yine yeni rotalarda birlikte pedal basmak ümidiyle...

Videolar;


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder